Bir antisemitizm suçlamasıdır gidiyor. Üsluba dikkat etmek gerekir ama sırf üslup yüzünden de Netanyahu katilleri ile onlara tepki gösterenleri bir tutamayız. ‘Evet, İsrail saldırgan ama müslümanlar da antisemit’ demek gerçek bir duyarsızlığı kurnazca gizlemektir. Türk medyasındaki İsrail yandaşları içerde mevzilendikleri siperlerden halkımıza ‘antisemitizm füzeleri’ fırlatmaktalar. Ama bence kullandıkları terimler açısından bile haklı değiller.
Dilbiliminde semit dilleri denilen ve bir dil grubu oluşturan Arapça, Aramice, İbranice, Süryanice gibi dilleri konuşanlara genel olarak semit adı verilir. Semit sözcüğü Hz. Nuh Aleyhisselam’ın oğlu Sâm’den gelir. Antisemitizm ifadesi semitlere karşı olanlar anlamında 19’uncu yüzyıl Avrupası’nda kullanılmaya başlanmıştır.
Gerçekte bir semit ırkı, ya da sami ırkı yoktur. Irk tipik olarak modern çağın Avrupai bir kavramıdır. Günümüzde ırkların mevcut olmadığı kanıtlanmıştır. Antisemitizm de ırkçılığın türlerinden biri olarak Batı Avrupa’da 150 yıl önce aydınlanmacılar tarafından icat edilmiştir. Batı Avrupa kültür ve uygarlık dairesinden farklı noktada olan halkımız bu tür eğilimlerden haliyle uzaktır. Ancak toplumumuzda ‘çağdaş uygarlığa ayak uydurma’ meraklısı unsurlar geçmişte bu doğrultuda facialara neden olmuşlardır. 1934’te CHP’lilerin Trakya ve Çanakkale’de gerçekleştirdikleri Yahudi baskınları ve yine CHP’nin Varlık Vergisi rezaleti bu tür eylemlerdendir.
Hal böyleyken, bizim tarihimizde olsun, eski Avrupa tarihinde olsun dinsel kökenli ve dinin yanlış anlaşılmasından doğan utanç verici Yahudi düşmanlığına da rastlanır. Buna antisemitizm değil antijudaizm denir. Yani Yahudi dinine mensup olanlara düşmanlık. Bunun antisemitizmle ilgisi yoktur, şöyle ki tarihteki dinsel Yahudi düşmanlığı pratikte hedef alınan insanların din değiştirmesiyle son bulmuştur. Nitekim Abdullah Bin Selam gibi birçok İslam büyüğü Yahudi kökenli olduğu gibi Hıristiyanlık da başlangıçta zaten Yahudi toplumu içinden çıkmıştır. Halbuki, çağdaş antisemitizm yahudilerin tümünü hedef almaktadır: İster dindar, ister dinsiz, hatta yedi göbek geriden din değiştirmiş olsalar da tüm yahudiler Avrupa ve Nazi vahşetinin hedefi olmuşlardır.
Aydınlanma düşünürleri kavramsal aklın insan ve doğa üzerindeki koşulsuz egemenliğini savundukları için doğal olarak dinlere karşı hoşgörüsüz olmuşlardır ve ilk ortaya çıkan din olarak kabul ettikleri Museviliği hedef tahtasına oturtmuşlardır. Bu çervede Voltaire, azgın bir Yahudi düşmanıdır. Sadece özlü sözlerden onu tanıyanların sandığı gibi hoşgörü şampiyonu değildir. Diderot dışında tüm Fransız aydınlanmacıları Yahudi düşmanıdır. Karl Marks dışındaki tüm 19’uncu yüzyıl sosyalistleri ve pozitivistleri de öyle. Ütilitarist (yararcılık) şeklindeki ahlak felsefesini savunan liberaller için de aynısı geçerlidir. Yahudi filozof Hannah Arendt’e göre, Fransız ihtilali döneminde Yahudileri savunanlar ve onlara düşmanlık yapılmasına karşı çıkanlar sadece muhafazakar düşünürler olmuştur.
Aydınlanma önyargılarıyla zehirlenmemiş bir Müslüman veya Hıristiyan'da Yahudilere karşı en fazla ve sadece dinsel düşmanlıktan söz edilebilir. Tarihte bu tür düşmanlık hıristiyanlarda daha şiddetle başgöstermiş olsa da, bu iki eski uygarlık, vahşet ve barbarlıkta kapitalist soykırım endüstrisinin yanına bile yaklaşamaz. Zaten tarihteki tüm savaşlar ve kıyımların toplamı sadece 20’inci yüzyıldaki iki büyük savaşın yüzde birine bile varmaz.
Çağdaş antisemitizm, ABD’li düşünür Moishe Postone’un dediği gibi antikapitalizmin çarpıtılmış bir biçimidir. Kapitalizm yapay olarak ikiye ayrılıp Yahudileri temsil ettiği iddia edilen finans ile reel ekonomi karşı karşıya konulur. Burada amaç düzenden şikayetçi olanların öfkesinin Yahudilere kanalize edilip sömürü ve baskının sürdürülmesidir. Antisemitizm için ‘geri zekalıların sosyalizmi’ denilir. Bu bakımdan tipik bir Avrupalı orta sınıf ideolojisidir ve gerçekte bizim kültürümüze yabancıdır.