Gezi eylemini hâlâ savunanlar, medyadaki amigoların çığlıklarına bir dakika için kulaklarını kapatıp, örneğin bir Jacques Attali’yi dinleseler gerçekleri anlayacaklar. Bilindiği gibi Attali dünyanın sayılı ekonomistlerindendir. Fransa Cumhurbaşkanlarına özel danışmanlık yapmıştır. L’ Express dergisinin 15 Eylül tarihli sayısında yeni bir dünya savaşı konusunda uyarılarda bulunuyor:
‘Şurada burada çok sayıda insan, mali kriz girdabını durdurabilmek için, savunma sanayine iş alanı yaratılmasını, vergilerin artırılmasını, devlet borçlarının yapılandırılmasını ve vatanı koruma bahanesiyle birikimlere el konulmasını sağlayacak şiddetli bir uluslararası gerilimin çıkmasına iyi gözle bakıyor...
‘ABD, savaş çıkacak alanlarından coğrafi olarak uzak olduğu için, Ortadoğu ve Orta Asya’nın enerji kaynaklarınada artık hemen hemen ihtiyacı kalmadığından dolayı, mali krizi aşmasına yardımcı olabilecek bu stratejiyle tehlikeli biçimde oynamaktadır, halbuki bu durum kendilerinin aptalca sürüklenmesine izin veren Avrupalılar için intihar anlamına gelir.’
Attali ülkeleri aşağılamaya yönelik bir jeopolitiğin nasıl savaşlara ve istenmeyen sonuçlara yol açtığını anlatıyor. Almanya’nın 1. Dünya Savaşı’ndan sonra aşağılanmasının Hitler’i iktidara getirdiğini vurguluyor. Laik ve iyi yetişmiş Irak Ordusu elemanlarının maruz kaldıkları aşağılanma sonucu nasıl IŞİD örgütüne dönüştüklerini açıklıyor. Bu arada, iyi bir Avrupalı olarak Türkiye’nin AB’den dışlanmasının Avrupa için doğurabileceği olumsuz sonuçlara da değiniyor. Attali, ‘üçüncü bir dünya savaşının bu aşağılayıcı tarz jeopolitiğin doğal bir sonucu olabileceğini’ belirtiyor. Batı’yı Ruslar, Araplar ve Türklerle olumlu bir diyaloga çağırıyor.
Attali söylenmesi gerekeni söylemiştir. Terörizm hikayeleri, IŞİD senaryosu, Kobani kışkırtması... Bunların hepsi bahanedir. Ortadoğu’daki mevcut savaş, kurt savaş istediği için devam ediyor. Kuzu ne yapsa kurt onu suyu bulandırmakla suçlayacaktır. Amaç ekonomiktir. İnsanlık dışıdır. Finans krizine çözüm bulabilmek için gerekirse bu savaşı dünyaya yaymaktan kaçınmayacak güçler vardır.
Gezi kalkışması sırasında bazı aydınlar ‘uluslararası finans çevreleri’nin ülkeleri karıştırdığını söyleyenlere dudak bükmüşlerdi. Halbuki, güneyden kuzeye uzanan Mısır, Türkiye, Ukrayna çizgisinde kısa bir süre içinde üç ‘turuncu devrim’ girişimi olmuştur. Erdoğan’ın ve halkın direnişi, Türkiye’de buna geçit vermemiştir. Diğerlerinin durumu ise ortadadır. Türkiye’nin etrafında ateş çemberi vardır ve bazı çevreler halkımızı da bu ateşin içine atmak istiyor. Güneyimizdeki savaş yeni bir aşamaya giriyor. Esad rejimi İran, Irak ve Lübnanlı Şii milislerin desteğiyle katliama devam ediyor,ülkesini ABD’ye bombalattırıyor. Irak toprakları da ABD ve İran tarafından birlikte bombalanıyor. Aşağılayıcı jeopolitiğin mimarları adına ülkemizi istikrarsızlığa sürüklemek ve sokakları karıştırmak isteyenlere anlık pozisyonlar için destek vermek intihardır. Bunu anlamak için harabe halindeki Suriye’ye bir bakmak yeter. Bu nedenle artık yıkıcı kampanyalara son verilmeli, tepkileri ve devlet refleksini test etme riskine de girilmemelidir. Bu arada İsrail konusunda da bir uyarı yapmak istiyorum, Cezayirli bir Yahudi olan Attali, ABD jeopolitiğini eleştirirken ‘Filistin’e karşı sert ve aşağılayıcı tutumun İsrail’e savaşı kazanabileceği hayalini aşıladığını, Filistinlilerde ise İbrani devletini yıkma amacını büyütüp beslediğini’ söylüyor.
ABD’nin İran’la yakınlaştığı, bu ülkenin nükleer nedenlerle cezalandırılmasının artık hayal olduğu, Suudilerin ve Körfez’in ise tam tersine ABD’den uzaklaşmaya başladığı bir ortamda Batı’nın İsrail’e koşulsuz desteğinin ne kadar süreceği merak konusudur. 2. Dünya Savaşı öncesi İngiliz üç maymun politikası hatırdan çıkarılmamalıdır. Yahudilerin bölgede gerektiğinde sığınılabilecek tek güvenli liman olan Türkiye’yi yıpratma çabasından vazgeçmeleri gerek. Mantık bunu söylüyor ama...