Yağmurlu bir İstanbul sabahında, dün TÜSİAD'ın Tepebaşı'ndaki tarihi binasındayız. Aklımdaki konu, TÜSİAD'daki ve Türkiye'deki değişim.
Ümit Boyner'le bir buçuk saatlik samimi sohbetimizde işte bu dönüşümü konuştuk.
Ümit Hanım, Funda Özkan ve ben eski İstanbul manzaralı terasta kahvelerimizi içerken, sohbet 'toplumsal ve siyasal hayatta kadınların etkisi' üzerinden başladı. Boyner, TÜSİAD'da ağırlıkları hissedilmeye başlayan ikinci kuşak işadamlarının daha demokrat, dünyaya daha açık ve daha katılımcı olduklarının altını çizdi. Yani 'Eski tartışmaları hatırlayarak, güncelliğini yitirmiş kalıplarla değerlendirme yapılmasına' karşı çıkıyor.
Sosyal medyayı iyi takip ediyor, özellikle Ekşi Sözlük'ü çok okuyormuş. Kapatılma ihtimalini endişeyle karşılıyor.
TÜSİAD başkanlarının açıklamalarının daha etkili olabilmesi için 'Kısa, çarpıcı ve tematik konuşma' yapılması gerektiği düşüncesinde. Bir süredir bunun üzerinde fikir egzersizi yapıyor.
Sadece siyasetteki değil, daha geniş anlamda toplumsal yaşama hakim olan üsluptan rahatsız. Bütün konuşmasına kadın duyarlılığı hakim. Siyasetteki kadınlar gibi erkek dili kullanmıyor.
Demokrat bir kişilik, çok açık. Bilgisi, düşünce ve duruşu kendisine yakışanlardan.
İLERİ DEMOKRASİNİN NERESİNDEYİZ?
Bitmeyen iki tartışmadaki görüşlerini öğrenmeye odaklanmıştım: Ekonomi iyiye mi gidiyor, kötüye mi? İleri demokrasinin neresindeyiz?
Boyner'de 'Altı doldurulmuş bir üçüncü yol' yaklaşımı seziliyor. Ben de siyaseti üçüncü yol penceresinden okumaya çalışırım. İktidara yakın durmuyor, körü körüne muhalefet yapmıyor. Bir tarafı endişeli, bir tarafı iyimser...
Binada, toplantı odasında ve terasta AB konusunda kitaplar ve broşürler gördüm, bunu sordum.
Gülümsedi, 'Galiba AB işini bir tek biz düşünüyor ve önemsiyoruz' dedi.
Bu aralar seçim sistemi üzerine çalışıyorlar. Geniş kapsamlı reform önerilerini seçimden sonra gündeme getirecekler. Sözün tam burasında koalisyon tartışmalarını hatırlattım. Hem bir aydın, hem TÜSİAD Başkanı hem de
işkadını olarak koalisyondan korkup korkmadıklarıyla ilgili görüşlerini merak ettim. Röportajımızda o bölümü de ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.
Türkiye için özlediği ve istediği çerçeve net:
'Hukuk devleti standartlarını geliştirip, yeni anayasa hazırlarsak, temsilde adaleti sağlayıp, kuvvetler ayrılığını gerçekten hayata geçirirsek sorunlar çözülür. İster tek parti, ister koalisyon fark etmez' görüşünde. Tek parti iktidarının işleri kolaylaştırdığını kabul ediyor ama bunun bir korkutma aracı olarak kullanılmasından hoşlanmıyor.
BİTARAF OLMAKTA KARARLI
Şimdiki gençleri apolitik buluyor. Kendisi gençken de politikayla ilgiliymiş. Ama aktif siyaset istemiyor.
Toplumsal konuları düşünmek ve konuşmak boyutuyla siyasete yakın. Aktif katılıma uzak. Her gün TÜSİAD binasına geliyormuş. Aile ve iş hayatını ihmal ettiğini düşünüyor. 8 ay sonra görevi bittiğinde ailesine ve işine döneceğini vurguluyor. İkinci dönemi düşünmüyor. Kendisini 'sadece bir dönem' diye ikna etmişler. TÜSİAD'ı çok seviyor, başkanlığı şerefli bir görev olarak görüyor. Kurumun tarafsızlığını vurguluyor sürekli. Bitaraf olmakta kararlı.
Ümit Boyner, yönettiği kurumda 'değişimin liderliğini' üstleniyor. Türkiye'nin sorunu da burada.
Kişisel olarak, Türkiye'nin dönüşümünün doğru olduğuna inananlardanım. Sorun, bu sancılı dönüşümün liderliğinin ikna edici, güvenilir, katılımcı metotlarla yapılamamasında. Korku ve endişelerin kaynağı da bu.
Son yıllarda 'yükselen bir profil' olarak ender sayıdaki isimlerin başında Ümit Boyner geliyor. Üstelik bir dönem düşünceleriyle de fırtınalar koparan başarılı işadamı olan eşi Cem Boyner'in gölgesinde kalmadan bunu başarmış...