Yılın en önemli maçına doğru yaklaşırken, yüksek heyecan stadın kilometrelerce ötesinden bile hissediliyordu.
Başka hiçbir maçın havası böyle olmuyor. Ama özellikle de Saracoğlu'nda oynanınca...
Günler kala başlayan '6-0 hatırlatması' tribünlere ayrı bir ruh katmıştı. Bunun 'sahaya' nasıl yansıyacağını merak ediyordum.
İsterse gazozuna olsun, o atmosfer başka hiçbir zaman Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşmalarındaki gibi olmuyor.
Santraya geçmeden bir not daha... Çarşı, özellikle kriz dönemlerinde ne kadar müthişse, 'Yaşa Fenerbahçe' marşı o kadar benzersiz. O da sarı lacivert cumhuriyetin onuncu yıl marşı...
Derbinin favorisi olmaz mıydı gerçekten?
Bu maçı Metris'e hediye edin tezahüratı Aziz Başkan'a selamdı, vefa güzeldir. Ancak 'Cemaat dışarı, Emniyet dışarı' sloganları da yakışık almadı. Spora siyaset karışmaz.
Maç kıpır kıpır başladı, tribünler yıkılıyordu ilk düdük çaldığında... Çok da çekişmeli oynanacağı o kadar belliydi ki. Sow'un golü teknik açıdan olağanüstüydü ama Ziegler'in katkısına şapka çıkarılırdı. O da ne? Alex'in golüne ne demeli?
Dakikalar 22'yi gösterirken Alex, orta sahada topa basıyor, top çalıyordu. Fenerliler sanki gerideymiş gibi çok yardımlaşıyor, durmadan koşuyordu. İnanmışlardı besbelli. Zafere daha çok ihtiyaçları vardı. Baroni'nin defansta müdahaleleri hep yerindeydi. İleride Emre telaştan top kaybetse de çalışkanlılığıyla telafi ediyordu. Oyunun genelinde Stoch gerçekten müthiş futbolcu. Tekniği, sürati ve futbol zekası çok yüksek. Rakip takımda onun karşılığı bire bir olmasa da Emre Çolak... Birkaç yıl içinde ondan çok söz edilecek.
KİM 'ATEŞ'LEYECEK?
Oyunun soğuduğu, Fenerlilerin uyuduğu ve yorgunluktan top kaybetmeye başladığı 35'li dakikalarda Necati'nin ateşlediği pozisyonda Galatasaray'ın golü geldi.
Fatih Terim'e baktım, 2-0'ken de, maç boyunca da soğukkanlılığını hiç yitirmedi. Emre ise bunu hiçbir zaman öğrenemeyecek. 40'ıncı dakikada Terim'le göz göze gelmeli ve yaşam dersi almalıydı o anlık bakıştan. Tutkulu ama sakin olmak pekala mümkündür.
Galatasaray ikinci yarıya baskılı başladı, sarı lacivertliler çekilince oyun Fener'in sahasına yığıldı. 60'a kadar beraberlik golü gelebilirdi.
Aykut, 63'te Stoch'u alarak yanlış yaptı. Sahanın en hareketli ve ne yaptığını bilen topçusunu çıkardı. Terim de yanlışa yanlışla yanıt verdi, Çolak'ı değiştirdi. Korkak, hadi öyle demeyelim de tedirgin oyun anlayışı.
Alex, 67'den itibaren birkaç kere haydi diyerek arkadaşlarını ileriye çıkarmaya çalışıyordu.
Gökhan artık eskisi gibi iyi değil, düşüyor. Volkan belki Muslera kadar başarılı kaleci ama topları hep rakibe kaptırıyor.
Dün akşamki derbi heyecanlıydı. Ama sahadaki oyuncuların çoğu o stresi kaldırmaktan uzaktı. Bireysel hatalar ve telaş üst düzey futbolcu olmaktan uzak olmalarının sonucuydu. Alex, bunun en büyük istisnasıydı. 77'de çıkarkenki alkışlar gururlandıracak düzeydeydi.
Galatasaray'ın golü ise resmen göz göre göre geldi.
Evet derbilerin favorisi olmaz, bu doğru. Bir de futbolun kuralı var: Futbol 90 dakikadır. Son düdük çalmadan bitmez. Fener hırslı oynadı ama geri çekilerek hata yaptı. Galatasaray akıllı oynadı, 2-0'a rağmen pes etmedi ve istediğini almayı başardı.