(Cengiz Aydoğdu’ya selam olsun)
1
‘Yeni’ kelimesinin ne kadar efsunlu, çarpıcı ve sonuç alıcı olduğu üzerinde duracak değilim malumu ilan sadedinde.
Kim ‘yeni’ye karşı çıkabilir?
Kim ‘yeni’nin karşısına geçebilir?
Böyle olunca bir siyasi partinin/iktidarın ‘yeni’ sancağı altında yürüyüşü durdurulamaz bir akışa dönüşür.
‘Yeni’ sancağından daha yüksek, insanları ardına çağıran bir sancak açılması zor ve imkansıza yakın bir hal alır.
Yine böyle olunca
‘Yeni’ye karşıtlık yine ve ancak ‘yeni’ ile olabilir.
‘Yeni’nin sancağı inecekse ancak ‘yeni’nin doğuracağı handikaplar nedeniyledir.
2
Hepimiz biliriz ve inanırız ki;
İnsanlık ‘devamlı’ bir ‘oluş’ içindedir.
Devamlılık zamanla bir ‘üslup’ oluşturur, insana ve insanlığa dair.
Bu devamlılık içinde yüzyıl zaman aralığıyla yaşasa da insanlar birbirlerini anlayabilirler.
Çünkü hayatları aynı akış ve oluş içindedir.
Çünkü insanlar aynı ‘üslup’ içerisindedir.
Yüzyıllık farklılık olsa da aynı üsluba sahip oldukları için insanlar aynı şeyleri konuşup tartışabilirler.
“Çünkü üslup ifade ettiği şeye bitişiktir. Adeta ifade edilen şeyin parçasıdır.
Çünkü üslup, eseri ve hayatı meydana getiren anlayış ve dünya görüşünün esere ve oradan hayata massedilmesidir. Yabancı bir unsur gibi dışarıdan sahte üslup iliştirmekle hayatın devamlılığını sağlayamayız.”
3
Oysa ‘yeni’ bir kopuştur.
Devamlı oluşun inkitaya uğraması ve zorlanmasıdır.
Geleneğe ve kadim olana dair her şeyin üstünün örtülmesi ve hayatın dışına itilmesidir.
Bu bağlamda Ak Parti’nin zamansal olarak çok başarılı bir biçimde kullandığı ‘yeni’, uzun vadede bizzat Ak Parti ve insanlık için bir tuzağa dönüşebilir.
Sadece bunun içindir ki Ak Parti ‘yeni’ kavramını gelenekle irtibatlı hale getirmelidir ivedi olarak.
‘Yeni’ her an ‘yeniden oluş’un bir tezahürü haline getirilmelidir.
‘Yeni’ bizim gelenekle, zamanla, mekanla kurduğumuz, kurmamız gereken ilişkiyi kesen değil,
zaman içinde devam eden akışa uygun olarak her devrin kendine mahsus ışık, ses, görüntü, eşya ve insan ilişkilerini kurmamızı sağlayan bir bağlantı elemanı olmalıdır.
‘Yeni’ ile gelen değişim insanlığın yaşaya yaşaya oluşturduğu kadim üslubu yıkan değil, bizim o üsluba dahil olmamızı sağlayan, değişen hayatı yeniden fethetmemizi sağlayan ve hayatı ‘bizim hayatımız’ kılacak imkanları vermelidir.
“Aksi halde hayatımıza giren ‘yeni’likleri bünyemize uygun bir üslupla kendimiz kılamayız. ‘Yeni’ diye kabul ettiğimiz hiç bir şeyi kendimize ilave edemeyiz. Bize ait bünye, bize ait olmayan şeylerin vestiyeri haline gelir. Kendimizi bir oluş ve yapılış süreci içinde değil, zamanın ve güncel mekan’ın içinde bir göçmen haleti ruhiyesi içinde buluruz.”
Oysa Ak Parti bu coğrafyanın insanını göçebelikten kurtarıp sabit kadem kılmanın adıdır bir bakıma.
Öyleyse ‘yeni’nin çarpıcı ama geçici efsunkarlığından bir an önce kurtulup;
Yeni ve kutlu bir yürüyüş için devamlı ve gerçek olanla ünsiyetler, yeni bağlar, yeni üsluplar geliştirmek gibi mecburiyetle karşı karşıya olduğumuzun bilincinde işleri götürmemiz gerekir, vesselam.