1
Değerli dostum Kasım Turhan’ın ziyaretiyle 70’li yılların Çengelköy’ünü ve Çınaraltı’sını yaşama ve yad etme fırsatı bulduk, kısa bir süreliğine olsa da.
İbrahim, Kasım ve benim aramızda geçen sohbete, yine 70’li yıllarda olduğu gibi Soner, Adnan, Mustafa vs.’de katıldı zaman zaman. Ancak arada bir fark vardı; 70’li yıllarda Adnan, Mustafa, Soner gibilerin (o yıllarda yeni yetme idiler) katılımı cılız ve ürkek sorularla olurken, bugün her birisi dede olacak/olabilecek yaşa ulaştıklarından homurtulu itiraz ve/veya ciddi katkı içerecek tarzda oluyordu.
Bu kısa beraberlikte sadece geçmişi anmakla kalmadık, geçmişin ananesine uyarak kimi meselelerimizi de teşrih masasına yatırma imkanı bulabildik.
Nasıl mı?
2
Mesele net anlaşılsın diye…
Bir: Malumu tekrar olsa da, giriş mahiyetinde, saltanat; toplumun sevk ve idaresinin tek bir kişinin şahsında merkezi bir otorite eliyle gerçekleşmesidir.
İki: Askeri bir darbe ya da dışarıdan bir müdahale olmadıkça, saltanat sahibi ömür boyu iktidardadır, ölümü halinde saltanat çocukları vasıtasıyla devam edecektir.
Üç: Saltanatla idare olunan toplumlarda siyasi olarak sadece sultan (han, hakan, padişah, kral, halife vs.) vardır. Diğer her şey sultanın varlığına ve kararlarına göre hiza alırlar.
Dört: Saltanatla idare edilen ülkelerde bir güç olarak sivil toplumdan bahsetmek mümkün değildir.
Ancak; böyle bir yapının sürdürülebilme imkanı da yoktur. Sürdürülebilir bir yönetim şeklinin oluşabilmesi için sultanın gücü dengelenmelidir.
Saltanat karşısında, sivil toplumun, gerektiğinde bir böcek gibi ezilebilme korkusundan/duygusundan kurtulabilmesi ancak sivil toplumun sultanın karşısına en az sultan kadar hatta daha üst segmentte güçlü bir kişi ya da kurum çıkarmasına bağlıdır.
3
Sivil toplumu korumak ve kollamak adına sultanın karşısına çıkabilmek ise ancak ‘masumiyet’ zırhına bürünmekle mümkün olabilir.
Beşeri bir güç olan ‘saltanat’, tanrısal seçilmişliğe havi ‘masumiyetle’ dengelenebilir.
Böyle bir kişi zuhur ettiğinde halk, hem tanrıya daha yakın olmak, hem saltanat karşısında bağımsız bir güç olarak yer alabilmek için hiç tereddüt etmeden ‘seçilmiş kişi’nin etrafında toplanırlar.
Bu husus siyaseten ve sosyolojik olarak anlaşılabilir bir durumdur.
4
İmdi; birinci derecede bizi, kendi ülkemiz ve kendi toplumumuz ilgilendirdiği gerçeğinden hareketle…
Ortada bir saltanat bulunmadığına göre, tarikatların varlık sebebi ortada kalkmıştır… nokta! dediğimizde…