1- Sadece geldiğimiz gün sabahtan akşama güneş vardı. Sonra; sabahleyin güne pırıl pırıl bir güneşle başlanmasına rağmen bu pek uzun sürmüyor. En geç saat 10’a doğru, bu kadar bulut nereden geliyorsa, güneşin önü tamamen kapanıyor. Güneş görünmez olduktan sonra ise benim gibiler için ayağına çorap geçirmeden, sırtına hırka almadan dışarıda durmak mümkün olmuyor, üşünüyor resmen…
Anadolu’nun diğer bölgelerini bilmem; bu mevsimde Karadeniz bölgesinin neredeyse her kasabasında, her gün bir (galat bir söyleyişle) festivale rastlamak mümkün.
Her ne kadar 13 yıl önce biz Görele’dekinin adını ‘Kemençe ve Horon Günleri’ olarak belirlemiş olsak da, o da zamanla ‘Kemençe ve Horon Festivali’ne dönüşmüş.
Cuma akşamı bu etkinliğin başlangıcı vesilesiyle Göreleli hemşerilerimle paylaştığım düşünceleri sizlerle de paylaşmak istedim.
2 - Değerli dostlar!
İlk bakışta salt eğlence öne çıksa da; sadece kemençe ve horon görünür olsa da;
Bu tür etkinlikler zannedildiğinden/görüldüğünden daha önemlidir.
Bu günler vesilesiyle daha çok insan memleketine geliyor, yani ‘sıla-i rahim’ yapıyor.
(Bu kısım konuşma da olmayıp, yazıya eklenmiştir: ‘Sıla-i rahim’ ilk anlam olarak ‘akraba/memleket’ ziyareti olarak anlaşılsa da terkibi oluşturan, ‘sıla’nın vuslat kökünden ‘kavuşmak/ulaşmak’ anlamına; ‘rahim’in ise ‘rahmet’ kökünden gelip ‘acımak’, ‘şefkat duymak’ anlamlarının yanında ‘bir nesneyi bir nesneye ulaştırmak/eklemek’ anlamlarına da geldiğini, hele fert olarak insanlık serüvenimizin ‘ana rahmi’nde başladığını düşünürsek, ‘sıla-i rahim’in ne kadar derin anlamlar içerdiğini daha iyi anlarız…)
İnsanlar birbirleriyle selamlaşıp, hal-hatır sorup, hasret gideriyorlar bu vesileyle.
Bütün bu fiiller zaten bizim tabiatımızda var olan aidiyet ve asabiyet duygularını hatırlatıyor ve güçlendiriyor.
Değerli dostlar!
Batı 2-3 asırdır güya insanlığı ilerletme
babında dünyaya yalıtılmış ve yalnızlaştırılmış ‘birey’i dayattı.
Ancak bu toplumdan kopuk birey anlayışı hiç te insanlık hayrına neticeler doğurmadığı gibi; insanlığın varoluşsal ve ahlaki sığınaklarını yıktı, tarumar etti.
Bugünlerde dünya yeniden aidiyet ve asabiyet arayışına döndü.
Amerika’da, Trump’ın seçilmesinde bu arayışın lümpenleşmiş halini gördük.
Yani arayış başarılı olamadı/olamazdı. Çünkü; Amerikan tolumu ‘toplama’ ve ‘köksüz’ bir yapı olduğundan, geri dönüp sığınacak bir ‘rahim’den yoksun olduğu için, kolektif bir aidiyet ve asabiyet oluşturmaktan mahrumdu.
Avrupa’da ise, yeni aidiyet ve asabiyet arayışının faşizme kaymış örneklerini görmekteyiz. Çünkü orada da; ‘bireyselliğin’ dayatılması bir tarafa 1. Ve 2. Dünya savaşları ‘rahim’ işlevi görecek bütün yapıları yok ettiği için savrulmak onlar için bir kader halini aldı.
Oysa bizler;
Bu tür etkinlikler vasıtasıyla, daha çok sıla-i rahim yapmakla en az 1000 yıllık bir mekeye sığınmış oluyoruz.
O mekede/menzilde gerçekten, hala, vuslat bir anlam ifade etmekte, rahmet hala kucaklayıcı/koruyucu, birleştirici ve bitiştirici vasıflarını muhafaza etmekte…
3 - Umarım ‘Görele Kemençe ve Horon Günleri’ türü etkinlikler, biraz daha amaca yönelik içerik düzenlemeleriyle beraber, bütün dünyanın muhtaç olduğu daha çok ‘merhamet’ ve ‘adalet’ üretme işlevini yerine getirerek devam eder.
Not: güzel bir deyişimiz vardır, bilirsiniz: ‘Kız halaya oğlan dayıya benzer’ diye.
Buradaki kız-hala, oğlan-dayı eşleştirmesi cinsiyet birleştirmesi nedeniyledir. Kanaatimce asıl söylenmek istenen; oğlan çocuklarının üzerinde daha çok annenin, kız çocuklarının üzerinde ise daha çok babanın etkili olduğunu vurgulamaktır. Tersinden bir okumayla; biz oğlanlara baktığımızda da daha çok anneleri, kızlara baktığımızda ise daha çok babaları onların şahsiyetlerini, varlıklarını görürüz.
Kendisini tanımadım, ama oğlunu iyi tanıdığımı zannediyorum.
Bu tanışıklığa dayanarak geçenlerde Rahmet-i Rahman’a uğurladığımız Aykut Pekmez’in annesi için ‘iyi bilirdim’, ‘iyi bir Müslümandı’ diye şahitliğimle beraber, cennetliklerden olacağı temennisiyle kendisine rahmet, bütün aile fertlerine baş sağlığı diliyorum.