1
7 Mart’ı 8 Mart’a bağlayan gece yarısı.
Saat 02:30 sıraları.
Avrupa Birliği Türkiye zirvesinden sonra Avrupa Birliği Konsey Başkanı, Komisyon Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ortak basın toplantısı düzenliyorlar.
Toplantı sonunda bir gazeteci Sayın Davutoğlu’na soruyor: AB’nin taahhütlerini yerine getireceğine inanıyor musunuz?
Sayın Başbakan’ın cevabı ortada…
Biz, gazetecinin o sorusuna tarih ne diyor diye bakalım istedik.
Bedri Gencer, ‘İslam’da Modernleşme’ kitabında İttihat ve Terakki Hareketi’nin kurucularından Ahmet Rıza’dan ve onun zaman içinde geçirdiği değişimlerden bahseder. Hiçbir yorum katmadan o satırları sizinle paylaşmak isterim cevap sadedinde:
“Onu (Ahmet Rıza’yı) bu derece infiale sevk eden, Batı’nın kaba güce dayalı zulmü, sömürgeciliği değildir. Tarih, Moğollar gibi pek çok sömürgeci ve yıkıcı güce tanık olmuşsa da modern Batı’nın gösterdiği türden bir zulme tanık olmamıştır. Kitabının (1922) başlığında da yansıdığı gibi onun şahsında bütün İslam dünyasını infiale sevk eden Batı’nın ahlaktan uzak real politik anlayışının ürünü ikiyüzlülük, bencillik, duygusuzluk, fırsatçılık, fitne ve fesatçılığıdır. Bugün Batı dünyası için politika ‘aldatma sanatı’ anlamı kazanmıştır. Batı siyasetinin bugünkü tefessühünü en dramatik karakterize eden, amaçlarını gerçekleştirmek için en adi araçları kullanmasıdır, büyük ihtimalle bizzat amaçlar adi olduğu için! Bununla Rıza, açıkça Batı medeniyetini sefilleştiren akliyeti eleştirir. Batı’nın savunduklarıyla eylemlerinin, kendi ülkesindeki icraatlarıyla Doğu’dakilerin birbirini tutmaması, çifte standart kullanmayı alışkanlık haline getirmesi artık tahammül sınırlarını aşmıştır. Sözde vox popili vox dei, Halkın sesi Hakkın sesidir, sayılan kamuoyu Avrupa’da sinsi propaganda yöntemleriyle aldatılarak ahlaksız uygulamaları onaylayan bir merci, maşa haline getirilmektedir. (…)
Evet, Rıza, Avrupa medeniyetinin insanlık tarihindeki rolünü ve özellikle maddi alanda kaydettiği parlak başarıları inkâr ediyor değildir. Fakat bunun yalnızca ahlaki-manevi kemale bir basamak olduğunu unuttuğu takdirde bu maddi medeniyet, çok tehlikeli bir karakter olabilir ki, Birinci Dünya Savaşı bunu apaçık göstermiştir. Geçen on yıllarda Batılı büyük güçlerin Asya ve Afrika’da giriştiği sömürgeciliğin korkunç sonuçları, yerli halklara yaşattığı büyük acılar ortadadır. Dünya çapında bir ıstırap, bütün ırklar neredeyse tamamıyla imha edilmiş, diğerleri köle tacirlerinin alaylarında bir kıtadan diğerine sürülmüş, büyük kıtalar tamamıyla yıkılmış, bugün kölelik, yarın çaresiz sefalet. Evet, medeniyet hiçbir şekilde barbarlığı bastırmamış, sadece onu inceltmiştir.”
2
Tekrar etmekte fayda var mı bilmiyorum.
Söz konusu kişi, Ahmet Rıza, İttihat ve Terakki’nin ideolog kurucularından birisi olup, yine söz konusu kitabı 1922 yılında yayımlanmıştır. ‘Bugünü bağlamaz’ diyenleriniz olacaktır elbette.