1
Aydınlanmacı ve ilerlemeci dünya görüşünün gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla, teknik olarak okyanus aşan gemilerin ve kıtalar aşan tren yollarının yapılmasına paralel olarak, dünyayı oluşturan parçalar (kıtalar, milletler, devletler) giderek birbirine yaklaştı, birbiriyle irtibatlı hale geldi.
Yakın ve irtibatta olmak ise, parçalardan her birinde vuku bulan bir hadisenin parçalarının tamamını etkilemesi sonucunu doğurdu.
Sürekli birbirleriyle irtibatlı ve etkileşim içinde olan yapılarsa maddi büyüklüklerine bakılmaksızın küçülmek gibi bir mukadderatla malul oldu.
2
Mesela eski dünyanın en büyük, en uzun süreli, en kanlı ve en çok maddi-manevi zayiata sebep olan İslam-Haçlı savaşları bile, en fazla Haçlı kuvvetlerine katılan Avrupa’yı ve Haçlıların hedefi olan Anadolu-Orta Asya ve Filistin’i ilgilendiriyordu.
Dünyanın geri kalanı bu savaştan etkilenmeksizin, belki de çoğu kez hiç haberdar olmaksızın hayatlarına devam ediyordu.
Özellikle son iki yüzyılda, haberleşmenin gelişmesiyle, dünyanın herhangi bir köşesinde meydana gelen bir hadise, kısa sürede bütün insanlığın haberdar olduğu ve etkilendiği bir mahiyet kazandı.
3
Bu bağlamda, bu küçülen dünyada, Suriye’de patlayan bir ateş topu rahatlıkla Paris’i vurabiliyor.
Paris’in vurulması ise, sadece Paris’i ve Fransa’yı etkilemiyor, başta diğer Avrupa ülkeleri olmak üzere bütün dünyayı teyakkuz haline çevirebiliyor.
Görülen o ki, dünya, küçüldüğü oranda kendini koruma ve hayatiyetini devam ettirme imkânlarını kaybediyor.
Eski tedbirler, yeni tehlikeleri bertaraf edemiyor.
Son yaşananlar çerçevesinde rahatlıkla iddia edebiliriz ki, mevcut bilgilerimiz ve imkânlarımızla bu yeni dünyada sağlıklı işleyecek bir sistem tutturmak iyice zorlaşmış durumdadır.
Bu yeni dünyaya, yeni bir nizam gerekmektedir.
4
Bu yeni nizamı Avrupa’nın kurması mümkün değildir. Avrupa, sömürgecilik uygulamasıyla tüm dünya insanları nezdinde güvenilmez ve itimat edilmez bir yerde durmaktadır.
Ayrıca; sırf inancından dolayı kendi insanına uyguladığı engizisyon cezaları ve diri diri ateşte yakma günahı nedeniyle, bu kirlenmişlik içinde bütün dünyayı sulha ve selamete çıkarabilecek bir sistem vazetmesi imkânsızdır.
Keza Amerika’nın durumu da farklı değildir. Bugün itibarıyla bütün dünyayı, kendi evinin içindeki insanları doyurmak için, kendilerine tahsis edilmiş bir çiftlik gibi görmeleri ve kullanmaları bir tarafa; sadece ellerine değil, bütün uzuvlarına bulaşmış Kızılderililerin ve Afrika’nın kanı orada dururken Amerika bir dünya sistemi kuramaz.
Rusya zaten tarih boyunca hep bölgesel kalmıştır, bugün de öyledir.
Kaldı ki bu ülkelerin tamamı aydınlanmacı dünya görüşü mensuplarıdır ve aydınlanmacı anlayış da baştaki teorik varlık ilkesi gereği insanı ve insanlığı ontolojik olarak parçalamış olup; ‘öteki-diğeri’ bağlamında devam eden bu parçalı ve parçalayıcı zihinle bütünleyici bir teklif üretmek mümkün değildir.
Bütün dünyayı adalet ve emniyet içinde yaşatacak bir nizamı vazetme ve kurma imkânı ve hakkı hem teorik olarak hem de yaşanmışlık bağlamında sadece Müslümanlarda vardır. Mesele; İslam’ın nizamı âlem anlayışının şuuruna varmış kişiler ve nesiller çıkarmak; kulluğun ancak kullara yardım ederek yerine getirilebileceği gerçeğine tevazuyla yaklaşabilmek, sadece Allah’tan korkulur inancının cengâverliğiyle meydana çıkmak meselesidir.
5
İsterseniz önce kendinize sonra da etrafınıza bir de bu gözle bakın, bakalım ne görüyorsunuz?