Ailemde herhangi bir enstrüman çalan yoktu. Hatta dedemin anneme aldığı mandolini çalmak, 8 yaşlarındayken bana nasip olmuştu. Öte yandan babam iyi bir Türk Sanat Müziği dinleyicisiydi; ben ise gençlik yıllarımda klasik müzik dinlemeyi sever olmuştum; sonra o konser senin bu konser benim derken bütün kaliteli müzikleri dinlemeyi ve ardından da sevmeyi öğrendim. İyi müzik dinleyicisi olmak da ciddi bir emek gerektiriyor aslında...
Kulağınız türü ne olursa olsun iyi müzikler dinleyerek gelişirse, kaliteli olmayan bir müzik karşısında tüm bedeniniz rahatsız oluyor, ruh haliniz bile bundan etkileniyor.
Zaten günümüzde enerji çalışmaları yapılırken bile müzikten faydalanılıyor. Her bir çakraya iyi gelen, şifa veren tınılar var.
Bebekken iyi tınılarla büyümek hem bedenin hem de ruhun sağlığı için o kadar önemli ki! Çünkü beden bu iyi tınılarla gevşiyor, çakralar dengeleniyor, ruh besleniyor. Bütüncül sağlığa ve dengede kalmaya müzik birebir yardımcı oluyor.
RUHUNUZA UYGUN MÜZİK SEÇİN
Hamileliğim boyunca özellikle falanca müziği dinledim dersem yalan olur. Sadece kaliteli müzik dinlemek konusunda ciddi hassasımdır; anında bedenim alarm verir, gerilirim. Kedilerimde de gözledim bunu; özellikle klasik müzik dinlemeyi hayvanlar da çok seviyor; o sırada bedenleri rahat ve huzur içinde oluyor. Gürültülü ve sert bir müzik çalın yanlarında, işte o zaman kaçacak delik arıyorlar; kulakları dikiliyor, bedenleri geriliyor ve o ortamdan hemen uzaklaşıyorlar. Aslında doğuştan getirdiğimiz harika ayarlarımız bozulmadan önce, bebekken, çocukken biz de öyleyiz; seslerden olumlu ya da olumsuz direkt olarak etkileniyoruz ve seslerden öğreniyoruz da. Ve o anki ruh halimiz nasılsa ona uygun seslere ihtiyaç duyuyoruz.
Hiç unutmam, Duru doğmadan 10 gün önce doğum günümde kendime Şefika Kutluer'in 'Tango Goes Symphony' (Tangodan Senfoniye) CD'sini hediye etmiştim. Bir de ben, sevdiğim albüme takılırım, aylarca sadece onu dinleyebilirim. Duru doğunca ilk dinlediği albüm de bu oldu; bu albümle ve yine Şefika Kutluer'in 'Lullabies' (Ninniler) albümüyle büyüdü diyebilirim.
Bütün gün evde müzik çalmamalı ama insanın kendi bedeninin ritmini dinlemeye ihtiyacı var. Özellikle de evde bütün gün televizyon açıksa bu, bebekler için çok sakıncalı, aşırı uyarıcı bir etken. En azından televizyonun bulunduğu odada olmamalarına özen göstermek gerek!
BU KONUDA DA GELİŞİME AÇIK OLMALI
Ben de her anne gibi Kuzucuğum'a ninniler söylerdim; bazen kendim uydururdum hatta... Zaten insan yavrusuna sürekli bir şeyler mırıldanmak istiyor, evlada olan sevgi öylesine doğallıkla akıyor ki... Ve bebekler annelerinin kulaklarına fısıldadığı bu melodilerle uykuya dalmayı çok seviyorlar. Anne karnından beri en iyi bildiği ses olduğu için, anne sesi bebeğe her an iyi geliyor. Anne orada mı, yanında mı, bebek ilk zamanlar dokunarak temasta değil ise sesten anlıyor. Ve kendini güvende hissediyor.
Duru, bugün 9 yaşında harika bir müzik dinleyicisi, 3 yıldır okul korosunda görevli bir öğrenci... Şimdiden klasik müzik konserlerinin takipçisi; ben ve babası gibi iyi müziğin her türünü seviyor. En çok da babasının ona gitar çalmasından hoşlanıyor, o da babasını piyano çalarak mutlu ediyor. Bana da, 'Anne seninle müzik zevklerimiz çok uyumlu, bu çok hoşuma gidiyor, seçtiğin müzikler okuldan gelince beni çok rahatlatıyor' diyor. Ve tıpkı kedilerimiz gibi, iyi olmayan bir müzikle hemen kulakları dikiliyor ve o ortamdan kaçarak uzaklaşmak istiyor.
Kaliteli ve iyi bir müzik, hem sağlığımız hem de hayatımız üzerinde mucizeler yaratabilecek bir unsur; üstelik bunu çocuklarımıza borçluyuz da. Onların güzel tınılarla büyümeye ihtiyacı var. Ayrıca müziğe ya da sanatın herhangi bir başka dalına özel olarak yetenekleri varsa, bunun kaliteli müzik dinlenen evlerde keşfedilmesi ve gelişmesi de daha kolay, çabuk ve doğallıkla oluyor. Sonuçta, sadece bebeklerimize değil, hepimize iyi müzik gerek! Her konuda olduğu gibi ruhlarımızı besleyen müzik konusunda da seçici, araştırmacı ve her an gelişime açık olmakta yarar var...