CHP, 'Köşk yasasını' Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. İtiraz haklı bulunursa siyasi kulisler hareketlenecek. Zaten 1 numaralı koltuğa da kriz çıkmadan oturan hiç olmadı...
Bilmem haberiniz oldu mu? Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesi'ne sessiz sedasız bir başvuru yaptı. Cumhurbaşkanlığı görev süresiyle ilgili olarak 5+5 diye bilinen düzenlemenin bu dönemden itibaren geçerli olması gerektiğini belirtti ve mevcut uygulamanın iptalini istedi. Yani CHP, 'Abdullah Gül'ün görev süresi 7 yıl değil 5 yıldır, isterse bir 5 yıl için daha aday olabilir' dedi. İtiraz etti.
YASA İPTAL OLURSA?
Anayasa Mahkemesi'nin önüne yine ateşten bir top düştü. Eğer CHP'yi haklı bulursa (ki bana göre mahkemenin bu yönde bir eğilimi var) ve yasayı iptal ederse ortalık 2014'e kalmadan karışacak. Tayyip Bey'in Köşk'e çıkamaması durumunda işlerin nasıl altüst olacağını düşünebiliyor musunuz? AKP, kendi tüzüğünde 4 kez üst üste parlamento görevini yasakladı. Başbakan kendi parti tüzüğünü mü ihlal edecek? Hadi onu halletti diyelim. Köşk'e çıkmayı bir 5 yıl daha mı bekleyecek? Sorular uzayıp gidiyor... Siz en iyisi mi mayıs ayında yeni bir fırtınaya hazırlıklı olun. Sağlık raporları, dosyalar, kasetler havada uçuşabilir.
Zaten bizim tarihimizde 1 numaralı koltuğa kriz olmadan hiç oturan
olmadı ki?
Nasıl mı?.. Anlatayım...
ATATÜRK %56 İLE SEÇİLDİ
Tam 17 kez Cumhurbaşkanlığı seçimi yaptık. Daha doğrusu sonuç alınan 17 seçim. 4 kez Atatürk, 4 kez İnönü, 3 kez Celal Bayar cumhurbaşkanı seçildiler. Diğerleri ise birer kez Çankaya'yı kazandılar. (1961'e kadar olan seçimler 4'er yıllıktı.)
1923'ten 1961'e kadar hep tek adayla seçimler yapıldı. Ama başka aday olmamasına rağmen yine de bu seçimlerde muhalefetin sesi yükseldi.
Kurucu önderimiz Atatürk'ün, Cumhurbaşkanlığı seçim tarihimizde en düşük oy oranıyla seçildiğini biliyor musunuz? %56
İlk kez seçildiği 29 Ekim'i kastediyorum. 281 milletvekilinin sadece 158'i oylamaya katıldı. Yani sadece 18 milletvekiliyle salt çoğunluğu sağlayabildi. Tam bir bıçak sırtı seçimdi. (Elbette ileri kadrolardan habersiz Cumhuriyet ilanının da bunda payı yok değildi. Başta Rauf Bey olmak üzere muhalif kadrolar bu oldubittiyi sindiremediler. Cumhurbaşkanlığı seçimini boykot ettiler)
İkinci üçüncü ve dördüncü seçimleri daha kolay oldu. Ama hiçbir zaman oy birliğiyle seçilemedi. 1927'de ve 1931'de %91'le 1935'te ise %96 Meclis çoğunluğuyla seçildi.
Ama bakınız... Gücünü pekiştirdiği muhaliflerinin birçoğunun tasfiye olduğu dönemlerde bile oy vermeyenler oldu.
PAZARLIKLA İSMET PAŞA
Atatürk'ün ölümünden sonraki seçime tam bir seçim demek doğru olmaz. Hep yazdım. Atatürk'ün iyice ağırlaştığı son üç gün (6-7-8 Kasım 1938) pazarlık yapıldı. Ve 'İsmet Paşa' kararı alındı. Neye göre alındı, kime göre alındı. Halen bilmiyoruz.
Son bir yıl ortalıkta olmayan hiçbir gücü kalmadığı söylenen İsmet İnönü, Atatürk'ün ölümünden tam 25.5 saat sonra cumhurbaşkanı seçildi. Seçime 399 vekilin 349'u katıldı 1 kişi hariç bütün oyları aldı. 348 oyla cumhurbaşkanı seçildi.
İki Cumhurbaşkanlığı seçimini muhalefet boykot etti. Seçimlere katılmadı. Celal Bayar'ın 3. kez seçildiği 1957 seçiminde ve Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı seçildiği 1989'daki seçimde. Celal Bayar boykota rağmen 1. turda 413 oyla seçilmeyi başardı. Turgut Özal ise sadece Anavatan Partisi'nin oylarıyla (263) ancak 3. turda Köşk'e çıkmayı başardı. (Meşruiyet tartışması cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hep oldu. Ama Turgut Özal belki de çoğunluğun kabul etmediği ilk cumhurbaşkanı oldu. Parlamento'daki dengeden faydalanarak ve sadece kendi grubunun oylarıyla Köşk'e çıktı. Demirel ondan cumhurbaşkanı diye değil hep 864 rakımlı tepenin sakini diye söz etti. (Bu arada 864 rakım sözü yerleştiği için kullanıyoruz. Ama Abdullah Gül Çankaya'nın gerçek yüksekliğinin 1071 olduğunu ilan etti. )
1980 darbesinin gerekçeleri arasında cumhurbaşkanı seçememe de vardı. Hatta ilk sırada yer alıyordu.
Fahri Korutürk'ün görev süresi dolmuştu. 22 Mart'ta seçim turları başladı. Ve tam 7 ay ve 124 tur sürdü. Hatta ilginçtir. 125. tur 12 Eylül günü saat 15.00'da yapılacaktı. Ancak o günün sabahında ordu yönetime el koydu.
YA GÜRLER YA DARBE
Her siyasetçinin aklında bir numaralı koltuk vardır. Ama bir de kendilerini bu hayale kaptıranlar oldu. Faruk Gürler, 9 Martçı sol cuntanın şefiydi. Ancak son dakika da yumuşak bir geçişle karşı darbenin içinde yer aldı. TSK'nın içindeki Amerikancı kanatta yer alarak 12 Mart'ın imzacı kuvvet komutanı oldu. Tek hedefi vardı. 1973'teki seçimlerde cumhurbaşkanı seçilmek. Hatta henüz 6 aylık genelkurmay başkanı iken istifa edip aday oldu. Askerin tüm desteğini arkasına alıp Meclis'ten cumhurbaşkanı olarak ayrılmayı umuyordu. 'Ya Gürler ya darbe' sloganı tüm Ankara'yı sarmıştı. Ancak TSK içindeki 'Amerikancı kanat' halen devredeydi. 'Derin TSK'nın bugün bile çözülemeyen adamı Faik Türün devreye girdi. Emrindeki 1. Ordu ile TBMM'yi koruma altına alacağını duyurdu. Oysa Gürler'i cumhurbaşkanı seçmek üzere toplanan Meclis'i izlemeye gelen Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'ın da aralarında bulunduğu 52 general vardı. Yani askerler neredeyse tam kadro Gürler'in cumhurbaşkanlığını ilan etmeye gelmişlerdi. Ama Faik Türün'ün de desteğini arkasına alan Meclis direndi. Bir başka emekli asker olan Tekin Arıburnu 282 Faruk Gürler ise 175 oy aldı. Seçimler uzadı. Gürler adaylıktan çekildi.
VE SÜRPRİZ İSİM KORUTÜRK
1973'teki bu kilitlenmede hiç akıllarda olmayan bir isim geldi. Oramiral Fahri Korutürk. Hem Ecevit'in hem de Demirel'in itiraz etmeyeceği bir isim oldu. Üzerinde uzlaşıldı. Tıpkı 2000'deki 3'lü koalisyonun güç savaşında aradan çıkan Ahmet Necdet Sezer gibi. Anayasa Mahkemesi'nin başkanı olduğunda kimsenin dikkatini çekmeyen 'hakim amca' bir anda 1 No'lu koltuğun sahibi oluverdi. (Bu uzlaşmanın farkına varmayan MHP'li Sadi Somuncuoğlu'nun yanına da adaylık ve 'töre' saldırısı kar kaldı. Cemal Enginyurt töreyi çiğnemeye kalktığı için Somuncuoğlu'na saldırıp korumasını dövmüştü. Hatırlayın)
HALK OYUYLA İLK: EVREN
Şaka gibi gelecek ama en demokratik seçimle koltuğa oturan cumhurbaşkanı, Kenan Evren'dir. Çünkü halkın oyuyla seçilen tek cumhurbaşkanımız o oldu. Ve üstelik rekor oyla: %92. Tabii teknik olarak bu böyle. Yoksa 1982'de cumhurbaşkanlığı seçiminin anayasa oylamasıyla birleştirdiğini ve askeri vesayet altında halkın sandığa gittiğini de unutmayalım.
SAĞLIK SORUNU DA GETİRDİ
864 rakımlı tepe sağlık sorunlarını da beraberinde getirdi. Turgut Özal kalp kriziyle Atatürk ise halen bilinmeyen bir sebeple yaşamını cumhurbaşkanıyken yitirdiler. Cemal Gürsel ise zaten koltuğa oturduğunda kısmi felçliydi. Hastalığı görevde kaldığı sürece iyice ağırlaştı. 1966'da artık koma halindeydi. Amerika'ya götürüldü. Dönüşünde şuuru kapanmıştı. TBMM kararıyla görevden alındı. Yerine Genelkurmay başkanı Cevdet Sunay seçildi.
Belki görevden alınmadı ama Fahri Korutürk'ün de cumhurbaşkanlığının son yıllarında sinir hastalığı giderek artmıştı. Köşk'teki son aylarında bu durum temaslarına ve çalışmalarına da yansıyordu. (Kendisini kedi zannettiği ve kapı çaldığı zaman masanın altına girdiği konuşuluyordu.)
2007'deki cumhurbaşkanı seçimlerinin nasıl rejim krizine dönüştüğünü anlatmama gerek yok sanırım. Cumhuriyet mitingleri, protestolar, kampanyalar ve erken genel seçim...
Hepsi 1 numara içindi hatırlayın...
***
Evet bu yazı erken bir yazıdır.
Ve determinist bir yazıdır. O da kabul. Anayasa Mahkemesi'nin olası bir kararı üzerine tasarlanmıştır.
Ama siz yine de bu yazıyı kesin ve bir yerde saklayın.
Bakarsınız haklı çıkarım.
Twitter.com/gurkanhacir
Nihayet işkenceden vazgeçmiş
Dizinin fanları beni uyardı. Behzat Ç. dizisinde artık ne Komiser Behzat Ç. ne de yardımcıları olan polisler adam dövüyorlarmış. Küfürler de epey azalmış. Birkaç hafta önce yazdığım 'Bir İşkenceciye Hayran Olmak' başlıklı yazım epey tartışılmıştı. Dizinin müdavimleri 'Sizin yazınızdan sonra karakolda dayak vs. tamamen kalktı' dediler. Eğer böyle bir şeye vesile olduysak ne mutlu. Uyarımı dikkate alan film ekibine ve Emrah Serbes'e de teşekkürler.
Haftaya Yılmaz Güney'i anıyoruz
Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi'nde Yılmaz Güney'in 74. doğum yıldönümü kutlanıyor. Sinemamızın bu büyük ustası 'Yılmaz'ın Yolu' adıyla açılacak olan sergiyle anılacak. 31 Mart Cumartesi günü saat 14.00'te 'Umut' filminin gösterimiyle başlayacak program, benim de moderatör olarak görev alacağım söyleşiyle devam edecek. Kimler yok ki söyleşide: Tuncel Kurtiz, Tarık Akan, Fatoş Güney, Abdurrahman Keskiner, Müjdat Gezen, Arif Erkin, Şerif Gören ve Hüseyin Karabey. Yaşar Kemal'den Ara Güler'e Aytaç Arman'dan Halil Ergün'e kadar da dönemin tanığı onlarca izleyici olacak. İstanbul'daki okurlar davetlimdir. Bu arada sergiyi gezerken 3 hafta önce yazdığım Yılmaz Güney'in Altın Koza Ödülü'nü bağışlayarak aldığı Hava Kuvvetleri plaketini görmeyi unutmayın.