WASHINGTON
Neredeyse bir yıl önce, 18 Kasım 2012’de, bir grup Suriyeli muhalif lider herkesi şoke eden bir video yayımladı. Halep’teki askeri muhalefeti temsil ettiğini söyleyen bu grup, siyah bir bayrağın altında tüm dünyaya şu mesajı veriyordu: “Batı eliyle yaratılmış ve Suriye içinde savaşan muhalifleri temsil ettiğini söyleyen Suriye Ulusal Koalisyonu’nu tanımıyoruz. Bu deklarasyonu destekleyen El Nusra, El Tevhid, Ahrar el-Şam ve Suriye içinde savaşan diğer başka birçok grubun da dahil olduğu muhalif cephe olarak Suriye’de İslami bir devlet kurmak istediğimizi duyuruyoruz.”
Bu açıklamadan sadece birkaç gün sonra deklarasyonu desteklediği öne sürülen tüm muhalif gruplar duyurunun kendilerinden habersiz yapıldığını, yapılan beyanlara katılmadıklarını, İslami değil ‘sivil ve adil bir devlet’ kurmak istediklerini, Suriye Ulusal Koalisyonu’nun kendilerini temsil eden meşru bir organ olduğunu söyleyen bildiriler yayımladılar.
Geçen hafta, dünya liderleri Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Esad’ın kimyasal silahlarını kontrol altına alma planları yaparken, içlerinde 18 Kasım deklarasyonuna karşı çıkan grupların da olduğu 11 muhalif örgüt benzer bir duyuru yaptı. Duyuruda Suriye Ulusal Koalisyonu’nun kendilerini temsil etmediğini ve Suriye’de İslami bir devlet kurmaktan yana olduklarını söylediler. Ve 18 Kasım’da olduğu gibi duyuruda adı geçen hiçbir grup bugüne kadar çıkıp da deklarasyona katılımını yalanlamadı.
Deklarasyona imza atanların arasında El Nusra gibi radikal örgütler olduğu kadar ılımlı, ana akım gruplar da var. Üstelik bunların bir kısmı Özgür Suriye Ordusu içindeki en büyük ve önemli silahlı güçler. Bu hiç kuşkusuz Suriye iç savaşının seyri açısından çok önemli bir gelişme. Bir süredir Suriye muhalefeti içinde radikal grupların güç kazandığını biliyoruz fakat bu radikal unsurlar bugüne dek muhalefet içinde küçük bir azınlık oldu. Üstelik bu savaşçıların çoğunluğunu Avrupa’dan, Çeçenistan’dan, Irak’tan, Kuzey Afrika’dan gelen yabancılar oluşturdu. Bu son gelişme ise Suriye içinde yerli ve büyük muhalif bir grubun radikal İslamcı cepheye katıldığını gösteriyor.
ÇATIŞMA HİÇ DE UZAK DEĞİL
Suriye muhalefeti içindeki bu kırılma sadece Esad’ın elini güçlendirip Batı destekli Suriye muhalefetini zayıflatmayacak. Aynı zamanda bu ittifak yeni nesil yerel radikal İslamcılar doğurup orta vadede Suriye’nin siyasi dokusunu şekillendirecek. Ve belki de Suriye’de radikal İslamcı ve ılımlı muhalefet arasında ikinci bir iç savaş başlatacak. Son haftalarda Kilis sınırındaki Azez’de El Kaide uzantısı Irak-Suriye İslam Devleti (ISİD) ile Özgür Suriye Ordusu arasında yaşanan çatışma bu ihtimalin hiç de uzak olmadığını gösteriyor.
Geçen hafta deklare edilen İslamcı ittifak, başta Obama’nın ve tüm dünyanın, kimyasal silah saldırısı karşısında dahi askeri müdahaleye yanaşmamasının yarattığı çaresizliğin sonucu. Bu ittifaka imza atanlar, kendilerine söz verilen ama bir türlü gelmeyen Amerikan askeri yardımını, yaptıkları bu hamleyle tamamen imkansız kıldıklarını biliyor olmalılar. Buna rağmen bu radikal cepheyi kurup ilan ettiklerine göre hem Amerika’ya hem de uluslararası dünyaya olan inançlarını tamamen yitirmişler demektir. Ve bu, sivil savaşta şiddet sarmalının hiç olmadığı kadar tırmanacağının habercisi olabilir. 18 Kasım’ın radikal İslamcı deklarasyonuna şiddetle karşı çıkan grupların bir yıl sonra benzer bir metnin altına imza atmaları, Suriye iç savaşında yeni bir döneme girildiğinin göstergesi.