Mimar Sinan Genim'e, yakın arkadaşlarının tabiriyle Mimar Sinan'a soruyorum: "Başbakan Erdoğan'ın İstanbul'a vize konulmasıyla ilgili sözlerini nasıl buldunuz?"
"İstanbul'a göçten 16'ncı yüzyılda da yakınılmıştı, 17'de de, 18'de de, 20'de de. 21'nci yüzyılda da yakınılıyor. İstanbul'a göçü engellemek için diğer şehirlerde değer yaratmak gerekiyor. İstanbul'daki değerden pay almak için insanlar göç ediyor. Değerden pay, boş arazide gecekondu yapmak da olabilir, ekmek parasının peşine düşmek de, karayolunda trafik tıkandığında 50 kuruşluk suyu, 1 liraya satmak da olabilir."
Bu sözler entelektüel bir insanın ağzından çıkıyor. İstanbul'a göçü durdurmanın yolunu bulmak için yüzlerce kitap okumuş olmak da gerekmiyor.
Nitekim dün televizyonda sokak röportajında bir vatandaş, "Anadolu'da çiftçi bitmiş, tükenmiş. Gelmeyip ne yapsın" diyordu.
Bir başka vatandaş da, "Doğu'da fabrikalar açmak lazım" diyordu. Memleketinde iş-aş bulamayan, bu kadar nüfusuna rağmen hâlâ toprağı altın olan İstanbul'a göç ediyor.
Ne yaman çelişki!
Başbakan Erdoğan belediye başkanlığı döneminde İstanbul'a 'giriş'te vize uygulaması önerdiğini ancak çok tepki gördüğünü, o zaman 8 milyon olan nüfusun 14.5 milyona dayandığını söylüyor.
"Bu terazi bu kadar sıkleti çekmez, çözüm lazım" diyor.
Biz İstanbullular epeydir yakınıyoruz ama Başbakan söyleyince bir çözüm yolu bulunur herhalde.
Ancak çelişki de var. Madem bu terazi bu kadar sıkleti çekmiyor, niye İstanbul yeni inşaatlarla bir şantiye kenti halinde?
Niye doğu-batı aksından sonra, şimdi de kuzeye doğru şehir genişlemeye başladı?
Niye 1'er milyonluk uydu kentler inşa ediliyor?
Bu yeni inşaatlar, kentsel dönüşüm kapsamında değil ki.
Ve niye her boş araziye, yoluna, suyuna bakmadan gökdelen inşa ediliyor?
Gökdelende orta gelirli oturur, bizdeki gibi zengin değil
Başbakan Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanı ve tüm belediye başkanlarını uyardığını belirterek, "Fevkalade hâl olmadıkça gökdelenler dikilmemeli. Zemin artı 4, zemin artı 5. Bunun üzerine çıkmamalıyız. İnsan toprağa yakın yaşamalı" diyordu.
Bir ay kadar önce Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'de okumuştum. Eygi, yeni zengin muhafakâzar kesimin, 'aşırılıklarını' eleştiriyordu. Gökdelen bir yana apartmana bile karşı çıkıyordu:
"Müslümanlar apartmanda oturmamalıdır. Apartman İslam kültürüne ve zihniyeti uygun bir mesken değildir. Bugün bütün medeni ülkelerde yeni inşa edilen meskenlerin yüzde doksan beşi bahçeli bağımsız, müstakil evdir" diyordu.
Mimar Sinan Genim ile sohbetimizde 'gökdelen'lere konu geliyor ve şunları söylüyor:
"Tüm dünyada gökdelenlerde orta sınıf veya orta sınıf altı oturur. Central Park manzaralı olan hariç New York'ta da böyle, Londra'da da. Orada da 'loft' konsepti vardır, gençlerin, bekârların, maceraperestlerin oturduğu."
İstanbul'da ise gökdelenlerde aileler oturuyor.
Sinan Genim, "Dünyada zenginler, bahçeli evde oturur. Bizde hariç" diyor.