O günlerde iki “süper güçten” biri olarak adlandırılan Sovyetler Birliği ayaktaydı. 1989’da Sovyet işgalinin son demlerinde Afganistan’daydım. Çatışmaları, yaşanları iyi biliyorum. Onlar gitti, yerine bir başka “süper güç” olan Amerikalılar geldi. Son 30 senede, bölgede Ruslar ve Amerikalılar tarafından yüzlerce hava operasyonu düzenlendi.
Ne oldu, hangisi sonuç verdi?
Bence hiçbiri! Afganistan’da olduğum dönemde, Sovyet uçak ve helikopterleri dağı taşı bombalıyordu. Afgan mücahitleri ise, güvenli bir yere geçip sohbet ediyordu. Hava saldırılarının büyük bölümü, neredeyse zayiatsız atlatılıyordu.
Elbette örnek sadece Afganistan değil…
Türkiye Cumhuriyeti de bunları yaşadı. Kandil’e belki de sayısını hatırlayamayacağımız kadar hava harekâtı düzenlendi. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’taki PKK kamplarını defalarca vurdu.
Ne oldu, ne değişti? PKK, halen orada duruyor!
Demek ki…
Gücünüz ne olursa olsun… Ne kadar vurursanız vurun… Sadece hava saldırıları düzenleyerek hedeflenen sonucu almak mümkün değil.
* * *
Bugün IŞİD’e karşı başlatılan mücadele de aynı durumda. ABD’nin önderliğinde düzenlenen hava harekâtları devam ediyor…
Üstelik bu saldırılara destek veren ve Amerika’nın arkasına takılan 50 ülkeden bahsediliyor. Ama bu güne kadar ne olduğu, IŞİD’e ne kadar zarar verildiği belli değil.
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un sözcüsü John Kirby’nin yaptığı açıklama ortada. Kirby, açıkça itiraf ediyor:
-Uzun süreli bir mücadele gerekli. Günler, hatta haftalarca sonuç alınamayacak ciddi bir mücadeleden söz ediyorum.
Kirby’nin açıklamaları çelişkilerle dolu. Bir yandan, hava saldırıları ile IŞİD’in “yeteneklerinin kırıldığını” söylüyor. Diğer yandan “Değişen koşullara rahatça ayak uyduran bir örgütten” söz ediyor.
Söylediklerini alt alta koyduğumuz zaman, IŞİD’i çökertmenin öyle kolay bir iş olmadığı görülüyor. Hele hele, sadece hava saldırıları ile bunu gerçekleştirmek mümkün değil.
* * *
Eğer IŞİD’i gerçekten çökertmek istiyorsanız…
Eğer kalıcı bir sonuca ulaşmayı amaçlıyorsanız…
Bölgeye kara birliklerini de sevk etmek şart. Saddam Hüseyin örneğinde hep birlikte gördük. Hava saldırılarının ardından geniş bir kara harekâtı düzenlendi. Irak, ondan sonra ABD’nin kısmi kontrolü altına girdi.
Tabii, bu günkü tablonun ilk adımı da o gün atılmış oldu!
Amerika ve müttefikleri, şimdi kendi pisliklerini temizlemeye çalışıyorlar. Hem de ellerini taşın altına koymadan, sıkıntısız ve problemsiz.
Olmaz, olması da mümkün değil. ABD, Irak’ta askeri yığınağı varken sorunu çözemedi. Irak ve Suriye’de bugün düzenlediği hava operasyonlarıyla mı çözecek?
Bu, olmayacak duaya “amin” demek!
* * *
Bu hava operasyonları ne işe yarayacak biliyor musunuz? Sadece bölgedeki göç dalgalarını hızlandıracak. Zaten var olan problemin daha da büyümesine yol açacak. Belki, biraz da IŞİD’in ağır silah gücüne zarar verecek.
Hepsi o kadar!
Üstelik Irak tecrübesi sadece vurarak sonuç alınamayacağını gösterdi. Irak’taki operasyon, sorunu büyütüp, daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi.
ABD ve müttefikleri bu kafayla giderse, yine sonuç değişmeyecek!
Çünkü güçlü olmak, hatta “süper güç” adını almak yetmiyor. Silah gücü, sadece kısa ve geçici başarılar sağlıyor. Türkiye’nin düzenlediği rehine operasyonu, tek bir mermi atılmadan da önemli sonuçlar alınabileceğini gösteriyor.
İşte onun için diyorum ki…
ABD, bölgede kendi doğrularını dayatma yerine bir de dinlemeyi öğrenebilse… “Ben yaparım olur” yanlışından kurtulabilse… “Müttefik” adını verdiği ülkelere gerçekten müttefik gibi bakabilse… Bu sorun çok daha rahat aşılabilir.