Sanayi üretiminde görülen canlanmaya bakarak, ekonominin toparlanmaya başladığını söylemek mümkündür; bu yılın başından itibaren sanayi, her geçen ay bir öncekine nispetle artan bir şekilde büyümeyesini sürdürmektedir; sorun bunun yıl bazında devam etmesidir.
Ekonominin nasıl gittiğini ifade eden göstergeler arasında, elbette çarşıda-pazarda kısaca sokakta yaşananlar önemlidir fakat bunlar aylık, çeyrek ve yıllık zaman dilimleri içinde rakamlar ve oranlar düzeyinde ortaya konmadıkça durumu anlamak yeterli olamayacaktır. Bu bakımdan ekonominin dilini ifade eden en önemli kaynaklardan biri olarak, ‘esas üretim yapısından’ gelen verilere bakmak lazımdır. Esas üretim yapısının ‘sanayi’ olduğunu belirtmeye gerek var mı?
SANAYİNİN GÜCÜ
İstanbul Sanayi Odası’nın elli yılı aşan bir süredir yaptığı ‘İSO 500’ araştırmasını her yıl ele almaya çalışırım; ekonominin üretim çarklarının nasıl çalıştığına bakmak isterim; çünkü ülke ekonomisinin ilk beş yüz kuruluşunun söyledikleri, ekonominin dilini çözmek için her zaman anlamlı veriler sunmaktadır.
Türkiye’nin esas davasının sanayileşmek olduğunu, on dokuz ve yirminci yüzyılı sanayileşme meselesini çözemeden kapatmış olmanın nelere mal olduğunu düşündüğümüzde hâlâ bu meselenin bir dava olarak önümüzde durduğunun muhasebesini yapmak zorundayız. Bağımsızlığımızın da, varlığımızın da temel şartının güçlü bir ekonomiye dayanmak olduğunu nasıl biliyorsak, ekonominin de güçlü bir sanayiye dayanmadan var olmayacağı gerçeğini de öylece bilmek durumundayız.
Elbette bugün sanayi derken, ne ilk sanayi devriminin buhar teknolojisi ne de yirminci yüzyılın kol emeğine dayalı üretim teknolojileri akla gelmektedir. Bu sebepledir ki sanayi, günümüzde post endüstriyel teknolojilere; bilgiye ve bilişim teknolojilerine dayanan üretim gücünü ifade etmektedir.
BÜYÜME YENİDEN
Bu açıdan bakıldığında, İSO 500 içinde üretim yapısının nasıl değiştiğini gösteren verileri analiz etmek gerekecektir. İlk beş yüz sanayi kuruluşunun halâ % 37.5 düzeyinde düşük teknolojili katma değer üretmesi ciddi bir sorundur; orta düzeyli teknolojilere dayalı üretimin payının bir yıl önceye göre %4.9 azalarak % 35 olduğu görülmektedir. İşin olumlu tarafı değişim eğiliminin yukarıya doğru yani düşük teknolojilerden ileri teknolojilere dayalı katma değer üretim artışına doğru değişmesidir. 2017 yılında orta-yüksek teknolojilerin üretimdeki payı % 20.2 iken bu oran 2018 de %22.2 ye yükselmiştir. Daha önemlisi ise yüksek teknolojiye dayalı üretimin payının önceki yıla göre % 3.6 dan % 5.3’e çıkmasıdır.
Sanayinin, üretim yapısını İSO 500 üzerinden incelemeye devam edeceğiz; burada kısaca vurgulamak gerekirse, ekonomide uygulamaya sokulan politikalar, her alanda etkisini göstermektedir. Bakan Albayrak’ın, enflasyondaki düşme eğilimini, ihracatın 2019 Mayıs rakamının 17 milyar dolara yaklaşmasını, ihracat içinde TL’nin kullanım oranının % 50’ye ulaşmasını ‘hedeflere yaklaşmak’ olarak değerlendirmesinin şimdilik altını çizmek isterim.