Bugünlerde birçok şey gerçekleşiyor ama, sonuçlar global ekonomik sorunların çözülmesinin tamamen yardım edecek şekilde olmayabiliyor. Birçok deneyimli uzman insan da bu nedenle kötümserliğe düşüyor.
Önemli bir örnek, petrol konusu. Petrol sektörünün Dünya çapındaki uzmanı, adeta petrol sektörü baş tarihçisi ve analisti olan ve şimdi 69 yaşındaki Daniel Yergin’in, Pulitzer ödülü kazanmış olan petrol konulu kitapları vardır. Aslında pozitif görüşlü bir insan olan Yergin, 1960 yılında kurulmuş olan OPEC’in bugün artık çok zayıf bir durumda olduğunu ve 13 üyeli OPEC’in üyelerini ortak bir yaklaşıma götüremediğini belirtiyor. Bu nedenle de ülkelerin OPEC’den çözüm gelmediği için, kendi aralarında anlaşma yaptıkları da görülüyor. Dolayısı ile Katar, Rusya, Suudi Arabistan ve Venezüella’nın anlaşma yapmak için yakında 17 Nisan tarihinde Doha’da toplanacaklarını ve petrol arzının kısılmasını sağlamaya, dolayısı ile de petrol fiyatını arttırmaya çalışacaklarını söylüyor. Ama Suudi Arabistan Prensi Muhammed Salman ise, İran da OPEC ile beraber hareket etmek isterse anlaşma olabileceğini söylemekte idi. Tabii İran’ın da, tek başına kalsa da arz artırmaya devam arzusunda olduğu ve petrol arzını kısmaya pek yanaşmadığı da biliniyor. Yergin bu durumu “OPEC artık güç kaybetti anlamına geliyor!” şeklinde yorumluyor. OPEC güçsüz kalınca da, Yergin petrol fiyatının ancak 2016 yılı sonunda ve hatta 2017 yılı içinde değişebileceğini vurguluyor.
Bu arada da Suudi Arabistan ve Rusya da petrol konusunda anlaşma sağlamış bulunuyorlar ve arzı ocak ayındaki düzeyde sabitleştirecekleri haberi de ortalıkta. Bu nedenle de petrol fiyatları 45 dolara kadar tırmandı. 30 dolara bir daha inmez diyenler var ama 45 dolarlık fiyat yukarıda kalır mı bilinmiyor. Bakalım ne olacak!
En az petrol kadar önemli olan bir diğer konu da negatif faiz konusu. Bugün negatif faizlerin global çapta tüketici harcamalarının artmasına engel olduğu ve global büyüme hızının artmasını engellediği yönünde birçok uzman ikaz yapmakta. Black Rock adlı finansal kuruluşun Genel Müdürü şöhretli finans uzmanı Larry Fink negatif faizlerin tasarruf yapanların hayata bakışlarını değiştirdiğini vurguluyor. IMF de Fink’in yaklaşımını destekleyor. IMF’e göre örneğin Japonya’da negatif faizi önce oldukça pozitif etki yaratmış. Fakat negatif faizin bir hududu vardır deniyor. Önceleri bankaların kredi vermesini arttırması ve böylece büyümeyi ve enflasyonu da desteklemesi beklenen negatif faiz, şimdi pek etkili olamıyor. Bankalar kredi vermiyor, çünkü kar edemiyor. Tasarrufçuların da mevduat yatırmayıp fonları elde nakit olarak tutmasının, bankaları rahatsız ettiği ve volatiliteyi de artırdığı düşünülüyor.
Bu arada IMF ve Dünya Bankasının global ekonomik büyüme tahminlerini aşağıya düşürmesi de gündeme geldi. Tasarrufçuların çoğu, emeklilik için para biriktirme yaklaşımlarının negatif faizlerden dolayı ters yönde etkilendiğini söylüyorlar. Bankacılar da negatif faiz ortamında artık kar edemediklerini gündeme getirmekteler.
Son günlerde yayımlanan Brookings-FT endeksleri, ünlü Brookings Profesörü Eswar Prasad’a göre, finansal ve ekonomik krizin en kötü etkilerinin artık ortadan kalktığını ve 2015 yılındaki global çapta düşük büyümeden sonra şimdi şartların değiştiğini, nihayet stabilizasyonunun gerçekleşemeye başladığını, ama gelişen ülkelerdeki zayıflığın da gerçek olduğunu endekslerin gösterdiğini söylüyor. Ama IMF oldukça kötümser ve yeni tahminler yapmakta. Daha önceleri 2016 yılı için yüzde 3.4 olarak tahmin ettiği global büyüme oranını gelişen ülkelerin sorunları nedeni ile yüzde 3.2 düzeyine revize etti, yani düşürdü. ABD büyümesi tahminini 1.9 düzeyine, Japonya büyümesini 0.5’e, euro bölgesinin büyümesini yüzde 2.4 ve UK büyümesini de yüzde 1.9 değerine indirdi. Çin büyümesini ise daha önceki yüzde 6.3 değerinden yüzde 6.5 değerine yükseltti.
Bakalım kim haklı çıkacak!