En başta dördüncü çeyrek büyümesi de sıfıra çok yakın, eksi 0.1 çıkan ABD'de, 157 bin yeni iş yaratılmasına rağmen ve bir evvelki ayın istihdam verileri de yukarı doğru, 196 bin yeni iş düzeyine revize edilmesine rağmen, işsizlik oranı eylül ayından bu yana takılı kaldığı yüzde 7.9 düzeyinden yükselemedi. ABD'de bir evvelki 2011 yılı işsizlik oranı yüzde 8.3 idi. ABD'de büyüme önümüzdeki aylarda yeniden kuvvetli devam edecek, ama yüksek işsizlik oranları ülkeyi uzun zaman rahatsız edecek.
Tabii esasında işsizlik Avrupa'da Euro Bölgesi ülkelerinde ABD'den çok daha büyük sorun.
Eurostat kaynaklı verilere göre Avrupa'da işsizlik oranları çok yüksek.
17 Euro Bölgesi ülkesinin ortalama işsizlik oranı yüzde 11.7 . Euro Bölgesi'nde 18.7 milyon işsiz insan var. Avrupa genelindeki 27 ülkede ise işsizlik oranı yüzde 10.7, ama işsiz insan sayısı toplamda 26 milyon kişi.
Ancak Avrupa'nın durumunun zor olmasının arkasında önemli bir faktör de var. Avrupa'nın parası euro hızla değer kazanmakta.
Bir süre önce risk Avrupa'nın parası olan euronun çökmesi ve bazı ülkelerin tek para sistemi dışına çıkarak, tüm euro sistemini sallamaları olasılığı idi. Bu risk artık geçmişte kaldı ama, bu sefer de Euro'nun özellikle dolar karşısında değer kazanması sorun olmaya başladı. Euro değer kazandıkça euro bölgesi ülkeleri rekabet gücü kaybaediyor.
Credit Suisse tarafından yapılan bir araştırmaya göre euronun dış ticaret ağırlıklı hesaplanmış değerinde yüzde 10 artış, Euro Bölgesi şirketlerinin gelirlerinin büyümesini yüzde 1 azaltmakta.
Euro, 2012 ortasından bu yana dolara karşı yüzde 13 değer kazanmış durumda ve dolara karşı 1.36 değerinin üstüne çıkmış bulunuyor. ABD, Avrupa ve Japonya arasında para politikalarının birbiri ile uyumsuz şekilde gerçekleşmesi Euro Bölgesi firması olup dolar cinsinden satış yapan firmaları ezmekte.
Firmalar bu souna karşı iki şekilde önlem almaya çalışıyorlar. Örneğin euro dışında dolara karşı değer kazanan ülke paraları arasında İsveç, İsviçre gibi ülkelerin paraları da var. İşveç şirketi SKF otomotiv parçaları üreterek dolarla satmakta ve kur değerlenmesine karşı bulduğu çözüm, üretimi nihai pazarın olduğu bölgeye taşımak. Yani Asya'ya satılacak ürünleri Asya'da, Batı Avrupa'ya satılacak ürünleri Doğu ve Orta Avrupa'da ve Amerika'ya satılacak ürünleri de Kanada, ABD veya Meksika'da üretmek!
Diğer taraftan EADS adlı ve uçak ve helikopter üreten büyük Euro Bölgesi şirketi ise doların değer kaybından doğan kur riskine karşı 'hedging' yapmak için portföyünde tam 86 milyar dolar fon bulundurmakta imiş. Bu fon miktarı da yıllık gelirinin tam yüzde 136'sı kadar. Yani hedging maliyetli! Bu arada şirket dışarıdan dolar bazında satın aldığı parça ve yarı mamullerin toplamının şirket gelirlerinin yüzdesi içindeki payını da yüzde 50 düzeyine çıkartmış.
Ülkeler yavaş yavaş toparlandıkça kur farkları daha da önemli hale gelmiş bulunuyor