Türkiye’nin toplumsal bakımdan beslendiği en önemli kaynaklardan biri, demokrasi yolunda atılan adımların, bu konuda yapılan reformların ara verilmeden sürdürülmesidir. AK Parti’nin 16 yıldır iktidar olmasına rağmen, hâlâ birinci parti olmasının, girdiği her seçimi kazanmış olmasının dahası muhtemel her seçimi kazanacak gözüyle bakılmasının sebebini burada aramak gerekir.
Bir bakıma Türk toplumunun dinamikleriyle çelişen, yerleşik anti-demokratik siyasal yapıyı değiştirme girişimi, bu yönde atılan her adım, bu partinin toplumla kurduğu ilişkilerin gücünü artırmakta, reformcu kimliğini korudukça da sorun çözme kabiliyeti gelişmektedir. Son olarak Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı ‘Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne bu yöndeki iradenin devamı olarak bakmak gerekir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı belgede, yargının temel sorunlarını kapsayan bu yargı reformu paketinin demokratikleşme sürecine yapacağı katkının şimdiden kamuoyunda iyimserlik yaratması tesadüf değildir.
DEMOKRASİ VE ADALET
Türkiye’nin demokratikleşmesinin kolay olmadığını anlamak bakımından ‘anti-demokratik yapının’ onun kurumsal unsurlarının, ideolojisinin ve dayandığı siyasal zümrelerin gösterdiği direnci anlamak, eski ilişkileri sürdürmek için ortaya koydukları tutucu tavrın kaynaklarını analiz etmek lazımdır.
Demokratikleşme meselesinin birinci boyutu, devlet-toplum, devlet-siyaset ilişkilerinin özgürlükçü bir çizgide düzenlenmesiyle ilgilidir. Burada 2010 referandumundan itibaren önemli adımlar atıldıktan sonra, ortaya çıkan direnmelere karşı (ki en büyük direnç, faşizan cemaat yapısının dış bağlantılı 15 Temmuz ihanetidir) en önemli değişim projesi olarak ‘sistem değişimini’ kapsayan yine bir reform olmuştu. Türkiye’nin 27 Mayıs darbe anayasasının şekillendirdiği militarist düzenden kurtulmasını sağlayan ‘sistem değişimi’ esas itibarıyla ‘devlet-siyaset’ ilişkilerinde köklü bir dönüşümü kapsamaktadır.
Demokratikleşme sürecinin diğer boyutu ise, ‘devlet-birey’ ilişkilerinin değiştirilmesi, bu konuda ‘özgür yurttaşları’ güçlendirecek bir reform paketinin devreye girmesiyle ilgilidir. Bu konuda savunma hakkının kullanılması, avukatlık kurumunun güçlendirilmesi, hâkimlere coğrafi teminat bir başka ifadeyle ‘hâkim teminatı’ verecek yeni uygulamaların yapılarak yargı kurumunun güçlendirilmesi çok önemli yeniliklerdir. Adalet duygusunun güçlendirecek bu yenilikler, ‘devlet ve adalet’ ilişkisini yurttaşların özgürlüklerini koruma altına alarak geliştirecek niteliktedir.
DEVLET VE HUKUK
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı reform paketinin içeriğinde yargının bağımsızlığını güçlendirecek düzenlemelerin yer alması, yargıçların seçiminde objektif değerlendirmeyi sağlayacak, sınavları sadece ‘idareye’ bırakmayan yeniliklerin yapılması oldukça önemlidir.
Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda yenilikler getiren bu reform paketinin, yurttaş ve ‘hukuk devleti’ bağlamında kapsamlı değişimler yapmayı amaçladığı açıktır; bu aşamada ‘sistem değişimini’ devlet düzeyinde diğer kurumlara da taşıyacak yeni reform paketleriyle sürdürmek tamamlamak gerekecektir; bunların yapılmasıyla ‘başkanlık sisteminin’ yapısal ilişkileri devlet düzenine bütünüyle hâkim olacaktır. Kıymetli okuyucularım, Ramazan Bayramınız mübarek olsun.