ÖSYM, YGS ve LYS sonuçlarının ardından yerleştirme işlemlerini de son derece hızlı şekilde tamamladı ve beklentilerle paralel şekilde 25 Temmuz Perşembe gecesi saat 23.45'te açıkladı. Geçen sene sonuçlar 17 Ağustos'ta ilan edilmişti. ÖSYM'nin bu sene ÖSYS sürecini çok iyi yönettiğini söylememiz gerekiyor. Kendilerini tebrik ediyoruz. Umarım gelecek sene üniversitelere kesin kayıt süreci de ağustos içine çekilebilir. Açıklamalardan ÖSYM'nin YÖK'e bunu önerdiği anlaşılıyor. Eğer bu gerçekleşirse ek yerleştirmeler de eylül başına çekilebilecek ve senelerdir hak ettiği ilgiyi tam anlamıyla görmeyen ek yerleştirme süreci yerleşememiş adaylar tarafından yoğun ilgiyle değerlendirilebilecek.
Şimdi gelelim yerleştirme sonuçlarının ortaya koyduğu gerçeklere. Geçen senelerde olduğu gibi bu sene de tercih yapma hakkı olan pek çok aday tercih hakkını kullanmadı. Oran azımsanacak gibi değil. Üçte bir. 1 milyon 800 bin hak sahibinden yaklaşık 590 bini tercih hakkını kullanmadı.
Tercih kullanan 1 milyon 200 bin aday yaklaşık 780 bin örgün öğretim kontenjanı için yarıştı. Buradaki oran ülkemizin yükseköğretim sistemi açısından sevindirici. Tercih kullanan adayların kontenjana oranı yaklaşık 1,5. Yani her üç adaydan ikisi üniversiteli olurken birisi yerleşemiyor.
Yarış hep var olacak
ÖSYM istatistiklerine göre 2013 ÖSYS'ye başvuran lise son sınıf öğrencilerinin sayısı 800 bin idi. Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan örgün lisans programlarının kontenjanlarını 780 bin kontenjan üzerine ekleyecek olursak, eğitim sistemimizin şu anda liseden mezun olan her öğrenciye üniversitede bir yer gösterebilecek duruma geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Gelin görün ki gerçek yaşam matematiksel eşitliklerden çok farklı. Her üniversite ve bölüm aynı popülerlikte olmadığı için sayılar ne söylerse söylesin gelecekte de üniversiteye geçişte adaylar arasında bir yarış hep var olacak. Bu yarış belki bazı bölümlerin de sonunu getirecek.
Yükseköğretim programlarına yerleşenlerle ilgili ÖSYM'nin verdiği tablolar incelendiğinde fen-edebiyat fakültelerindeki fen kontenjanlarında bir trajedi yaşandığı anlaşılıyor. MEB ve YÖK'ün aldığı tüm tedbirlere rağmen fizik, kimya, biyoloji, matematik kontenjanlarında kalan boşluklar endişe verici boyutlarda. Örneğin 2012'de 2373 olan fizik kontenjanları bu sene 1057'ye düşürülmüş, fizik bölümü mezunlarına formasyon sonrası öğretmenlik yolunun açıldığı YÖK tarafından duyurulmuş, hatta 2012'de 408 olan fizik öğretmenliği kontenjanları da 2013'te sıfırlanmıştı. Bütün bu elektro-şok tedbirlere rağmen, 1057 kontenjanın yaklaşık yarısı boş kaldı. Durum biyoloji ve kimyada da farklı değil. Matematikte boşluk az gözükse de trend benzer.
Türkiye'nin 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefinin gerçekleşebilmesi için bu ülkenin "uygulayan" değil "yaratan" olması gerekiyor. "Yaratan" olabilmek için o ülkede temel bilimlerin en üst düzeyde işliyor olması şart. 2013 ÖSYS sonuçları mevcut durumun hiç de böyle olmadığını söylüyor.
Bu trajedi küçümsenecek bir şey değil. Şaka değil. Hayal değil. Sayılarla ortaya konan ciddi bir durum. Umarım bu kötü gidişi tersine döndürecek aksiyonları ülke olarak bir an önce alabiliriz.