Hakkı teslim edelim ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu buradan tebrik edelim. Çünkü, Muharrem İnce ile ilgili öngörüsü tuttu. Şimdiden rahatça söyleyebiliriz ki, bu defa Kılıçdaroğlu kaybetmedi, kazandı. Bitti bu iş.
“Yapmaz, yapamaz” diyorduk; CHP içindeki en güçlü rakibini Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterip parlatmayacağını söylüyorduk. Kural olarak doğruydu bu söylediğimiz. Ama bizim göremediğimiz, Kemal Bey’in ise farkında olduğu bir gerçek vardı. Çünkü O, Muharrem İnce’yi hepimizden iyi tanıyordu. Kamuoyunun önüne çıktığı zaman bütün büyünün bozulacağını, yaldızlarının döküleceğini iyi biliyordu. “Gel bakalım Muharrem” diye çağırıp, adaylığını açıklarken, gözlerinin içi boşuna gülmüyormuş. Ağzının kulaklarına varmasının bir sebebi varmış!
O yüzden atmış Muharrem İnce’yi ekranların ve halkın karşısına…
Şimdi de meyvelerini topluyor. Parti içindeki en büyük rakibinin konuştukça tükenişini izliyor. Hatta erken zafer kutlamaları yapıyor. CHP Genel Başkanlığı Koltuğunu sağlama aldı Kemal Bey…
Şimdiden en güçlü rakibi İnce’yi ekarte ettiğini söyleyebiliriz. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde zaten hiçbir şanslarının olmadığını biliyordu. “Fırsat bu fırsat, bari şu işi aradan çıkarayım” diye düşündü! Verdi gazı, sürdü İnce’yi ortaya.
¡ ¡ ¡
Alt yapı yok, proje yok. Seçilse 25 Haziran günü kaç kişilik bir kabine ile ülkeyi yöneteceğine dair sorulara bile cevap veremiyor. Belli, hiçbir çalışma yapmamış üzerinde. “Karşıyız karşı, Erdoğan’a karşı” mesajı veriyor, bir karşıtlık projesi üzerinden seçim kampanyası yürütmeye çalışıyor.
“Ekonomi” deyince tek yaptığı, devam etmekte olan projeleri durduracağını söylemek. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı boşaltıp, eğitim kurumu haline getirerek tasarruf edeceğini sanıyor. Bir öğrencinin devlete olan eğitim maliyetinin kaç para olduğunun bile farkında değil. Yerli otomobil üretimine karşı çıkması ise tam bir felaket.
Arada Amerikalılara sığınıyor, “Beni aradılar, yine aradılar, hep arıyorlar” türünden davranışlar sergiliyor.
Bazen hızını alamayıp büyük ve süslü laflar ediyor. Ertesi gün “Ne yaptım ben!” dercesine yalanlama yoluna gidiyor. Platformda bisiklet sürerek, bankaya gidip diğer adaylara para yardımında bulunarak, kısacası şov yaparak seçim kazanmaya çalışıyor.
Evirip çevirmeden, lafı kıvırmadan söylemek gerekirse Muharrem İnce Projesi tam bir fiyasko!
İşte o yüzden Kemal Kılıçdaroğlu için “bu defa haklı çıktı” diyebiliriz. Kendisi ile ne kadar övünse, projesinin başarıya doğru yol aldığını görüp ne kadar sevinse azdır. Gün O’nun günü!
¡ ¡ ¡
Peki, Muharrem İnce’yi arkadan iteklemeyip, Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığına aday olsaydı ne değişecekti?
Hiçbir şey!
Belki İnce’den farklı olarak CHP Genel Merkezi’nin desteği ile birkaç proje açıklayacaktı. Belki parti kaynaklarını seferber ederek daha şatafatlı bir kampanya yürütecekti. Muharrem İnce gibi “garip” olmayacaktı. Ama orada kalacaktı. Kılıçdaroğlu da Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir kampanya yürütecekti. O da Türkiye’ye şaşı bakan batılı çevrelere sırtını dayayacak ve onlarla birlikte içeri doğru atışlar yapacaktı.
O yüzden yıpratmadı kendini. Onun için çıkmadı er meydanına. Doğru hesap yaptı ve kendisini ezdirmedi. Muharrem İnce’yi ortaya atıp hırpalatmak çok daha akılcı geldi. Kemal Bey, cin gibi cin!
¡ ¡ ¡
Şimdi Muharrem İnce’nin de hakkını yememek lazım… Performansını sonuna kadar kullanıyor. Ne yapsın, elinden gelen de bu kadar. Ayrıca, Erdoğan’ın açıkladığı yüzlerce proje ile yarışamayacağı için, mecburen karşıtlık ve tepki üzerine bir kampanya yürütüyor. Zaten bütün adayların yaptığı da bu değil mi? Karamollaoğlu’na baksanıza, sırf Erdoğan’a karşı duruş sergilemek için hızlı tren projesini eleştirip, kağnı ile taşımacılığı savunacak hale geldi.
Sıkletler eşit olmayınca işte böyle bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu da Türkiye’nin kaderi! Yıllardır tutarlı, dengeli ve güçlü bir muhalefetin özlemini çekiyor bu ülke. Hiç “yaptırmayacağım”, “durduracağım”, “yıkacağım” diyerek yürütülen bir seçim kampanyası olur mu? Yoktur dünyanın hiçbir yerinde, böyle bir garabet sadece bize özgüdür!