Seçim öncesi en önemli dönemeç de aşılıyor. Şunun şurasında birkaç gün kaldı. Heyecan bitiyor. Siyasi parti genel merkezleri pazartesi günü 17:00’ye kadar milletvekili aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na verecekler.
Liste önemli. Çünkü, siyasi partilerin vitrini olacak. Belki Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde pek fazla etki yapmayacak, ama pek çok ilde seçimin kaderini belirleyecek sonuçlar doğurabilecek. O yüzden de kılı kırk yaran hesaplar yapılıyor.
Öncelikle, sevilen ve halkta karşılığı olan isimlerin belirlenmesi gerekiyor. Tabii bu yapılırken aday-parti bağının gözetilmesi olmazsa olmazlardan! Ayrıca, bölgesel dengelerin de dikkate alınması gerekiyor. Yetmez, bir de kampanya boyunca saniyeleri bile değerlendirecek ve kapı kapı gezecek isimlerin seçilmesi şart.
En önemlisi de…
Siyasi partiler, bir seçim dönemi boyunca denenmiş ama olmamış, yıpranmış ve yorulmuş isimleri de ayıklamak zorundalar. İşin en zor, sıkıntılı ve gürültü çıkaracak yanı da bu: Yıllarca birlikte yürüdüğünüz insanlara “tamam artık, sen yoksun” diyebilmek! Ama sonuç alabilmek için bunun yapılması da şart. O yüzden çok zor iş liste yapmak!
***
Her siyasi partide aynı sıkıntı var…
Siyasete bir kere adımını atan, bir daha geri dönmek istemiyor. Parlamento’da Genel Kurul Salonu’na giren, ömür boyu orada kalacağını düşünüyor!
Bazı isimler var ki, Meclis’e adımını attıktan sonra SGK’lı işe girip emeklilik hakkını kazanmayı bekleyenlerden farksız. Üstelik, emekli olmak için yaş haddinin dolmasını bekleyecek kadar da hırslı. Halkta hiçbir karşılıkları kalmasa da direniyor ve “parlamenter” sıfatını devam ettirmek için çırpınıyor.
Ayrıca kendilerinde keramet görenler de az değil…
“Ben olmazsam tufan” havasındalar. Sorarsanız, halkı arkalarına takıp sürükleyecek tek isim onlar. Onlar olmazsa seçimin kaybedilmesi ve hezimet kaçınılmaz. “Adaylar arasında en çok tanınanın kendileri olduğunu” söylüyorlar.
Ancak, atladıkları ve ihmal ettikleri bir nokta var: Tanınmak ve bilinmek başka, sevilmek başka! Vatandaşa “Bu ismi seviyor musunuz?” diye sorulsa, belki çok farklı bir sonuç çıkacak!
O yüzden benim bu çok iddialı isimlere yönelik bir teklifim var… Madem kendilerine çok güveniyorlar… Madem halkı arkalarına takıp sürükleyecekleri konusunda iddialılar… Neden listelerde ön sıralarda yer almak için çırpınıyorlar?
Alt sıralara, kritik yerlere koymak lazım onları. İddiaları doğruysa, kendilerini çok sevdiğini söyledikleri seçmeni de arkalarından sürüklerler. Hem kendilerini ispat ederler, hem partilerinin alacağı oyları yükseltirler, hem de sandıktan çıkacak sonuçla halk kazanır… Bence bunu yapmak lazım!
***
Üstelik, sistem değişti artık…
Eskiden kabine oluşturmak için halkta karşılığı olmasa da bazı isimlere ihtiyaç duyulurdu. O yüzden bu isimler aday listelerinin aralarına serpiştirilirdi.
Artık ihtiyaç kalmadı buna. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Bakanlar Kurulu, TBMM dışından seçilecek isimlerden oluşturulacak.
Adaylar belirlenirken, “Partiye oy mu getirecek, partiye yük mü yükleyecek?” sorusunun cevabı aranacak. Siyasi partilerin karar mekanizmaları açısından daha kolaylaştı iş. Hata yapmayan, doğru isimleri bulup çıkaran, rakiplerine karşı bir adım daha öne geçecek.
Ama aşılması gereken önemli bir engel var. O engeli aşmak da siyasi parti genel merkezlerine düşüyor. Çünkü, Parlamento’da öyle isimler var ki, birkaç dönemdir milletvekili koltuğunda oturuyorlar. Halktan kopmuşlar, siyaseten yorulmuşlar, ama genel merkez yönetimleri ile ilişkileri sıkı tutmuşlar.
İşte listeler hazırlanırken buna kanmamak lazım. Bütün siyasi partiler için en büyük tehlike bu!
Doğru tercihte bulunup, bu isimleri ayırabilir ve eleyebilirlerse mesele yok. Aksi takdirde vatandaş affetmez. Elemeyi sandıkta bizzat vatandaşın kendisi yapar.
Dedim ya, liste hazırlamak gerçekten zor iş!
***
Zor bir seçime gidiyoruz. Seçmen, bu defa iki ayrı tercihi bir arada yapacak. Hem ülkeyi yönetecek Cumhurbaşkanını seçecek, hem de O’nu denetleyecek ve yasama faaliyetini yürütecek milletvekillerini belirleyecek.
Üstelik, sistemin tıkanmaması için Beştepe’ye seçilecek isimle Parlamento da uyumlu olmak zorunda. Aksi halde büyük sıkıntılarla karşılaşılması kaçınılmaz. Sonuçta nasıl bir tablo çıkacağına seçmen karar verecek. Ancak, seçmenin vereceği kararı da büyük ölçüde milletvekili aday listelerini oluşturan siyasi parti genel merkezleri yönlendirecek.