Vitrinde gördüğünüz ve aşık olduğunuz ayakkabının fiyatını öğrenince 'çok pahalıymış' demeden önce bir durun. İnci'nin ayakkabı fabrikasını gezdikten sonra ben artık demiyorum. 700 elden geçen ve saatler süren bu süreci okuduktan sonra siz de demeyeceksiniz.
Artık ayakkabıya pahalı demeyeceğim. Bu cümleyi daha önce çantanın üretim aşamalarını görünce kurmuştum ancak ayakkabının yanında çanta çok hafif kaldı zira bir babet bile 100 aşamadan geçerek paketlenmeye hazır hale geliyor. İnci'nin İstanbul Hadımköy'deki fabrikasında gördüm; her aşamada öyle bir detay ve işçilik var ki. Makineler kullanılıyor ama bir yere kadar, el emeği ve detaylı işçilik olmadan o ayakkabı albenili hale gelmiyor, gelemiyor. Çizmenin kenarındaki bir biyenin, üretim bandındaki yolculuğunu 3 saat artırdığını ve buna rağmen bu detaydan vazgeçilmediğini düşünürsek, detayın ne kadar önemli olduğunu bir düşünün.
Fabrikayı gezip, üretim yolculuğunu izlememiz saatlerimizi aldı. Fabrikadan çıkarken üretim sürecinden etkilenmiş ancak bunu sınırlı bir yerde nasıl anlatacağımı da kara kara düşünmeye başlamıştım. Zira bir ayakkabının üretim yolculuğunu anlatmak bir kitaba ancak sığardı.
HAYALLE BAŞLIYOR
Her şey hayalle başlıyor... Tasarımcılar, trendler ve müşteri profiline göre modelleri çiziyor. Tabii Türk kadının ayak yapısı da bu hayal ve modelleri etkiliyor. Mesela ayakları taraklı, bacakları biraz kalın olan Türk kadınına uygun modeller ya da hileler düşünülerek kağıda dökülüyor modeller. Ustalar, o modele uygun olarak kalıpları yontarak bir kalıp çıkarıyor ve bu kalıpların üzerine modeller çiziliyor. Modelhanede o modeller, bilgisayara dökülüyor. Dikiş payları hesaplanarak derilerin kesimleri yapılıyor. Taban ve kesilen deriler birleştirilerek 37 numara kalıba uygun olarak bir adet numune ayakkabı üretiliyor. Tasarımcılar ve pazarlama ekibi tarafından denenip, ayağa uygun mu, neresinde ne değişiklik yapmak lazım, hangi renkleri üretilmeli, maliyet hesapları satışa uygun mu diye pek çok ayrıntı üzerinde düşünülerek üretime geçilip geçilmemesine karar veriliyor.
Bu sadece modelin üretimiydi şimdi sıra ayakkabının seri üretimde... Üretilmesine karar verilen ayakkabı, seri üretime gitmek üzere planlamaya alınarak üst kata yani üretim katına çıkarılıyor.
Bu aşamaları dinleyip izlerken İnci Tasarım Koleksiyon Yöneticisi Merve Saçu'ya sanırım herkesin kafasından geçen soruyu soruyorum: 'Tüm kadınların arzu nesnesi olan ayakkabıyı daha doğrusu kendi hayalinizdeki ayakkabıyı tasarlayıp giymek, üstelik binlerce kadına giydirmek nasıl bir duygu ve ego tatminidir?'
Saçu, gözlerinin içi parlayarak cevap veriyor: 'O bambaşka bir duygu. Hiçbir maddi ölçütü olamaz. İş bir çizgiden başlıyor. Pek çok şeyden besleniyoruz, trendler bizi yönlendiriyor ama önemli olan bizim yeteneğimiz ve bizim duygumuz. O ayakkabının başarısı önemli. İhracat önemli bizim için. İtalya sokaklarında dolaşırken bir kadının ayağında kendi tasarladığınız ayakkabıyı gördüğünüzde müthiş bir tatmin yaşıyorsunuz. Emek var, hayalin var, bambaşka bir duygu. Bir şekilde satılıyor ama gerçekten iyi taşıyan birinin ayağında gördüğünüzde, uykusuz gecelere değdi diyorsunuz.'
Saçu, İtalya'da bir kadının ayağında kendi tasarımı ayakkabıyı görmekten bahsetmişken hemen söyleyeyim. İnci, Avrupa'ya Attimo markasıyla ayakkabı satıyor. 12 yıldır 37 ülke kadınına kendi ayakkabılarını giydiriyor.
Saçu'ya bir sorum da kısıtlı bir alanda modelleri nasıl çeşitlendirdikleri. 'Çizgiyi attıktan sonra bir kalıbın üzerine yüz taneden fazla model geliştirebiliyorsun. Bunun burasından şu çıkabilir, fermuar yapabilirim derken aklına başka bir şey daha geliyor. Alan kısıtlı ama yaratıcılıkla gelişiyor.'
DERİNİN SIRTI DEĞERLİ
Dönelim ayakkabı üretim sürecine. Bu süreci bize Üretim Direktörü İlker Sürek, her aşamayı ayrıntılarıyla göstererek anlatıyor.
Üretime karar verilen model için önce deri seçimi yapılıyor. Kullanılacak deri yüksek ışık altında itinayla inceleniyor. Gerçek deri olduğu için derinin birçok yerinde lekeler çıkabiliyor, derinin bazı noktalarında gözenekler genişlemiş olabiliyor. Bu lekeler işaretlenerek kullanılmaması gereken yerler çiziliyor. Ve bu işaretli noktalara göre ayakkabının kesimi yapılıyor. En mükemmel olan bölümler, ayakkabının üst bölümünde kullanılıyor. Sürek'ten öğreniyorum ki en değerli deri, hayvanın sırt bölümüymüş. Karın bölümü esnek olduğundan burası ayakkabının üst bölümünde pek kullanılmazmış.
İşte bir püf nokta daha, ayakkabının rahat olması için esneyen yöne doğru kesilirmiş kalıplar. Terse kesilirse esnemeyeceği için ayakkabıda istenen rahatlık sağlanamıyormuş.
Derideki kusurlar işaretlendikten sonra bu bölümler dışarıda kalacak şekilde kalıplar yerleştirilerek çizim yapılıyor. Bunun için İnci'de bilgisayarlı bir makine var; makine, işaretli yerleri görüp deriden en az fire verilecek şekilde çizim yapıp kesimi yapıyor. Kesimin yüzde 80'i bu makine sayesinde yapılırken bazı özel deriler elde ve preslenerek kesiliyor.
ÇİZME 50 PARÇA
Kesilen parça tek tek kontrol ediliyor. İlker Sürek bazen bir çizmenin 50 parçadan oluştuğunu söylüyor ki bir hata yapılmaması için her aşamada kontrolden geçirildiğini belirtiyor.
Geliyoruz dikime... 'Ayakkabının en zor bölümü. Gerçekten büyük bir işçilik var' diyor. Kolay değil, 50 parça tek tek bir araya getiriliyor.
Kesilen deriler dikiş yerleri çekiçle dövülüyor, patlamasın diye altına bantlar atılıyor, takviyeler yapılıyor. Her parça tek tek çekiçle vur vura kıvrılıyor ve şekil veriliyor.
Derinin altına iki kat takviye, üstüne astar ondan sonra da kalıba giriyor ayakkabı. Kalıba giren ayakkabının şeklini alabilmesi için sıcak ve soğuk preslerden geçiyor ki ayakkabının burnunun şekli kolay bozulmasın.
ÖTEN ÇELİK ÇUBUKLAR
Ve sıra tabana geliyor ki orada da ayrı bir işçilik var. Burada en çok dikkatimi çeken, taban astarının içindeki ayakkabının sağlamlığını sağlayan çelik çubuk. Altındaki gizli tabanın içine bir çelik çubuk yerleştiriliyor ki ağırlığı o taşıyor, topuğun kırılmasını engelliyor.
Ve öğreniyorum ki havaalanında kapılardan geçerken sebepsiz yere ötmemize sebep olan buymuş. Taban, ayakkabının rengine göre boyanıyor ve daha üstüne pek çok katman geliyor.
Dikilen üst saya ve taban astarı birleştiriliyor ve sonra ayakkabıların diğer aksesuarları birleştirilmek üzere banda gönderiliyor. Burada numara numara diziliyor. Taban şekline göre kalıba çakılıyor. Makineyle ön tarafa kalıbın şekli aldırılıyor. Sonra saya, ustalar tarafından çekilerek zımbalanıyor, gerekli yerlere çivi çakılıyor. Taban astarı, yanlar, ön ve arka kapandıktan sonra kalıbın şeklini almaya başlıyor. Sırayı öyle bir makine alıyor ki bir taraftan yapıştırma işlemi yapılırken bir taraftan deri esnetiliyor, bir taraftan çiviler çıkıyor. Robot gibi bir makine bu.
Şekli yavaş yavaş beliren ayakkabı buharla ütüleniyor. Zımpara yapılıyor, hem tabana hem kalıba yapıştırıcı sürülüyor ve fırına veriliyor. 10 dakika sonra sıcak sıcak preslenerek taban yapıştırılıyor.
SON DURAK BUZDOLABI
Preslendikten sonra buzdolabına giriyor. Yapıştırıcının donması sağlanıyor. Yapıştırıcının taşan kısımları tek tek temizleniyor ve 5. saatin sonunda ayakkabı kalıptan ayrılıyor. Sıra topuğun vida ve çivilerle sabitlenmesine geliyor. Kadınların yolda kalmaması için şart bu. Son aşamada yeniden ütülenen, varsa bağcıkları takılan ve kremleri sürülen ayakkabılar, son kontrolleri yapıldıktan sonra nihayet kadınlarla buluşmak üzere kutulara konuyor.
Bu arada tam yüzlerce aşamadan geçmiş ve 700 el dokunmuş oluyor.