Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında bilindiği üzere salıyı çarşambaya bağlayan gece bir görüşme gerçekleşti. Eski Başkan Obama döneminde coşkulu bir beklentiyle başlayıp önce aşağı doğru seyreden ve ciddi sorunlara sahne olan bir süreç yaşandı. Bunu arzulayan Ankara değildi. Türkiye’nin özellikle Ortadoğu ve Suriye ile ilgili önerileri/endişeleri kayda alınmamış, stratejik ortaklık konseptinde güven bunalımı meydana gelmişti. Buna bir de FETÖ konusu eklenince işler daha da ciddi bir seyir izledi.
ABD’nin kendi içindeki tartışmalardan ve Başkan Trump’a karşı başlatılan kampanyalardan bağımsız olarak, Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir başlangıç beklentisi oluşması oldukça doğal. Çünkü Clinton’ın Obama çizgisini (bir çizgiden bahsedilebilirse) aynen devam ettireceği, aynı kadrolarla ve doğrultuda ilerleyeceği ortadaydı. Şimdi ise yeni bir ABD başkanı var.
Başkan Trump’ın Suriye/Irak ve Ortadoğu politikası, PYD ve FETÖ konularında alacağı tavır merakla bekleniyordu. İşte geçen gece yapılan telefon görüşmesi bu manada kritikti.
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından teyitle görüşmenin oldukça verimli, samimi ve yapıcı geçtiğini ifade etmekle başlayalım. Kırk beş dakika süren görüşmede vurgulanan iki ana unsur “müttefiklik” ve “yakın işbirliği” kararlılığı oldu.
Başkan Trump, Türkiye ile ikili ilişkileri geliştirmek ve bölgesel konularda daha yakın işbirliği içerisinde olmak istediklerini söyledi.
Bilindiği üzere Türkiye, Suriye konusunda önerilerinin dikkate alınmaması ve ABD’nin PYD/YPG ile çalışmasından oldukça rahatsız. Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşmaması ve Suriye’nin bütünlüğünün korunması Ankara’nın kırmızıçizgisi. Dolayısıyla, Başkan Trump’ın aktardığım bu sözleri taşların yerine oturması anlamına gelebilir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’da Başkan Trump’ı seçilmesinden ötürü tekrar kutladıktan sonra, 15 Temmuz darbe girişimini gündeme getirdi ve yeni dönemde FETÖ ile mücadelede ABD’nin Türkiye’nin yanında olmasını beklediklerini belirtti.
Tabii bir diğer önemli başlık PKK ile mücadelenin önemiydi. ABD’nin PYD/YPG’ye destek vermemesi gerektiği söylendi.
Görüşmenin en önemli sonuçlarından birisi de iki liderin El-Bab ve Rakka’da birlikte hareket edilmesi konusunda vardıkları mutabakattı. Bu arada yeni atanan CIA Direktörü Mike Pompei’nin ilk yurtdışı ziyaretini bugün Türkiye’ye yapacağını da belirtelim ki, bu da görüşmenin gündemindeydi. Bu ziyaret kapsamında Pompei, Türk yetkililerle PYD ve FETÖ başta olmak üzere gündem maddelerini istişare edecek.
Telefon konuşması iki liderin en yakın zamanda görüşme konusunda mutabık kalmasıyla sona erdi.
Bilindiği üzere Obama görevinin son günlerinde acele ile Rakka’ya YPG ile birlikte bir harekât planı hazırlatmış ve bunun uygulamaya konmasına gayret etmişti. Bu bağlamda YPG’ye zırhlı araçlar gönderilmişti.
Başkan Trump ve ofisi ise bu planı son derece eksik ve riskli olduğu gerekçesiyle askıya almıştı. Böyle bir adımın hem PYD’nin terör koridorunu güneyden birleştirmesi hem de terör örgütünün meşruiyet kazanması anlamına geldiği, bunun ise Türkiye-ABD ilişkilerine kalıcı hasarlar vereceği ortadaydı. Güvenli ve uçuşa yasak bölge konusunun da Suriye’nin bütünlüğü içinde ele alınması, Türkiye ile birlikte planlanması ve PYD koridoru yaratma niyetinden net olarak ayrışması gerekiyor.
El-Bab ve Rakka konusunda iki liderin mutabakatının ayrıntılarında bu unsurlar tam netleşti mi bilemiyorum. Ancak o noktaya doğru önemli bir ilerleme yaşandığı açık.
Türkiye-ABD ilişkilerinde, Suriye ve Ortadoğu’da terörle ortak mücadele ve barışın önceleneceği bir aklıselimin ortaya çıkmasında sayısız fayda var. Bu durum, Türkiye-ABD ilişkilerinde de yeni bir konsept anlamına gelecektir.