• $32,4308
  • 35,4922
  • 2324.44
  • 9079.97
3 Aralık 2011 Cumartesi 01:40 | Son Güncelleme:

Yeniden Cannes yolu göründü

Yeniden Cannes yolu göründü

Tesadüfen çalışmaya başladığı sektörde en büyük isimlerden biri oldu Şerif Gören. Filmleriyle en prestijli ödülleri aldı, yüreklere dokundu, mesajlar verdi. Usta, 18 yaşında başladığı sinemaya tam 18 yıl ara verdikten sonra, 'Ay Büyürken Uyuyamam' ile selam veriyor. Cannes'dan 1982'de büyük ödül alan Gören, bu defa bir insan hikayesiyle şansını deneyecek...

Elif Aktuğ
elif.aktug@aksam.com.tr

ükemmelin peşinde koşarken, nasıl geçtiğini anlamadığı bir 18 yılı geride bıraktı Şerif Gören...
 1993 yılında çektiği ve dönemin en çok kazanan ve en büyük gişeyi yapan filmi 'Amerikalı'dan sonra sinemaya ara veren Şerif Gören'i yeniden kamera karşısına oturmaya oğlu Mehmet Gören ikna etmiş. 1982'de Cannes'da büyük ödülü kazanan 'Yol', 1986'da çektiği 'Sen Türkülerini Söyle', 1985 yapımı 'Kurbağalar',  1987 yılı yapımı 'Katırcılar' gibi unutulmaz filmlere imza atan Şerif Gören ile 50. yılını kutlamaya hazırlandığı en büyük aşkı sinemayı konuştuk. 9 Aralık'ta gösterime girecek olan 'Ay Büyürken Uyuyamam'dan bahsederken oyuncularını yere göğe sığdıramayan Gören, 'Yüreklerini koydular ortaya. Oyunculukları görmeye gitsin seyirci' diyor. Filmde Ayça Bingöl, Hazal Kaya, Fırat Çelik, Fırat Tanış, Ali Düşenkalkar gibi büyük oyuncular var. Filmde rol alan Ezgi Mola için 'Çok iyi bir oyuncu' diyen Şerif Gören, film gereğinden fazla uzun olduğu için oyuncunun sahnelerini çıkarmak zorunda kalmış. 'Ay Büyürken Uyuyamam'ın önümüzdeki yıl Cannes Film Festivali'ne gideceği haberini ise ilk kez bize açıklıyor Gören, gözlerinin içi ışıldayarak...

- 18 yıllık bir ayrılık çok uzun  değil miydi hocam?
Niye bu kadar ara verdiğimi herkes merak ediyor, haklısınız. En son 'Amerikalı'yı yapmıştım, o zaman için çok büyük başarı kazanan ve gişe yapan bir filmdi. Hatta Türk filmleri daha fazla yapılmaya başlandı 'Amerikalı'dan sonra. O sıra bir mükemmeliyetçilik duygusu gelişti bende, nasıl mükemmel film yapılır diye düşünmeye başladım. Her yıl bir senaryo yazmaya başladım ardından. Senaryolarım da hep yazıldığı dönemi anlatır. Cannes Film Festivali'nin  50. yılında bir konuşma yaparken, Jacques Chirac en son senaryomun adının neden 'Gözlük' olduğunu sormuştu. Ben de 'Politikacılar daha iyi görebilsinler diye' demiştim. Gündemle alakalı yazdığınız zaman hemen çekmelisiniz, yoksa konu eskimeye başlıyor. Hele de bizimki gibi gündemin her an değiştiği ülkelerde...

- Doğru, dün bile eski gibi...
80 sonrası ortaya çıkan partilerin hiçbiri ortada yok. Değişim süreci müthiş hızlı. Güncel tarihçilik yapmayı severim, güncel olaylar hoşuma gider. Sonra da Necati Cumalı'nın 'Ay Büyürken Uyuyamam' kitabına senaryo yazmıştım. Bir gün çekerim diye. 

- 18 yıl hiç mi bir şey yapmadınız sinema adına?
Yok canım o kadar da değil. Belgeseller çektim, 4 tane. Paris ve Strazburg belgesellerim var; Fransız 2. kanalına 'Kimlik' diye bir belgesel çektim. Bu arada da ikişer bölüm iki dizi de çektim, uzak değildim yani. Benim bir de çocuksu yanım vardır, çok hayal kurarım.

İNSAN OLURSAK SORUNLARIMIZ BİTER
- Peki sizi sinema için kamera arkasına geçiren ne oldu?
Oğlum, 'Baba ben bir şirket kurdum, bana bir film çeksene' dedi. 'Tamam' dedim. Doğru zaman bu zamanmış diye düşünüyorum.

- Oğlunuz ikna etti neticede, yoksa size gel diyen çok olmuştur?
Eh oldu ama oğlum ikna etti işte. Cumalı'nın hikayelerinden oluşan kitaptan yazdığım senaryoyu Kültür Bakanlığı'na yollamıştım; onaylandı sonra. Orada aslında ötekileştirilen, ezilen kadınları anlattım. Özgürlüklerini yaşayamayan kadınları... Necati Cumalı Urlalıdır, o yaşamları çok iyi bilir. Zamanında tanışmıştık, biliyordu filmi yapacağımı; uzun zamandır çalışıyordum. İnanılmaz bir karakter zenginliği var. 'Susuz Yaz', 'Dila Hanım' gibi sinemaya uyarlanan hikayeleri vardır. Filmi göremeyecek ama ben öteki tarafa gidince anlatırım artık.

- Kitap ve hikaye örtüşüyor mu?
Genellikle uyarım hikayeye ama hikayeler büyük değişime uğradı, güncellendi bir kere. Toplumun gerginlikler yaşadığı bir dönemdeyiz, herkes diğerini ötekileştiriyor. Bu anlamda konu çok evrensel zaten. 

- Sizin her filminizin mesajı vardır, burada ne anlattınız?
Barışa ihtiyacımız var, etnik olmayan sadece insan olduğunu hisseden insanlara ihtiyacımız var. Dünyaya insan olmak için geldik, onu başarırsak bütün sorunlar ortadan kalkar zaten. Ne İslamcı ne laik kavga eder, ne Türk ne Kürt. Yeter ki insan olabilelim. Sanıyorum film bu yönüyle de ilgi çekecektir. Filmi Cannes'a da yollayacağım bu arada söyleyeyim.

- A ne güzel haber...
Ben belki de sinemanın son kuşağıyım. Sinemacılar dediğimiz bir kuşak var yani Atıf Yılmaz'ların, Lütfi Akad'ların yani film gibi film çeken kuşağın son temsilcisiyim. Dizi film çeker gibi fotoğraf çeker gibi film çekmedik biz. 

- Yeni kuşaktan da iyi yönetmenler çıkmadı mı?
Alman ve İtalyan temsilcilerimiz var, bazılarını beğeniyorum bazılarını beğenmiyorum, isim vermeyeceğim. Hem hiçbir şey bilmiyorlar hem de kendilerini acayip tezgahlıyorlar. Cilalı imaj devri ne de olsa. Herkes kendini olduğundan farklı göstermeyi becerebiliyor. Hem film çekmeyi bilmezler hem de atıp tutarlar... Zeki Demirkubuz'u beğenirim mesela.

- Çağan Irmak desem?
Sinema dili var...

- Yapımcı da oğlunuzdu, onunla nasıl anlaştınız mı; size  karıştı mı?
Yok karışmadı. Aramız gayet iyiydi, ben onun işine çok karıştım. Biz zaten arkadaşız oğlumla. Amerika'da işletme okudu ama aklı ve gönlü sinemada.

AHLAK VE AHLAKSIZLIK ÜZERİNE BİR FİLM 
- Yönetmen olmaya ne zaman karar verdiniz?
Bana çok önceleri teklif ediyorlardı yönetmenlik yapmamı. Kendimi hazır hissetmiyordum. Yönetmenlik yolunda Orhan Kemal kitapları beni çok etkilemiştir. Çok okurdum ben, okumak hayal gücünü geliştiriyor. Onları okumak beni iyi bir yönetmen yaptı. Okumayanlar bir atımlık yönetmen olur, bilemediniz iki, üç film çekerler. Herkes haddini bilerek film çekmeli. Tuhaf bir durum oldu Kültür Bakanlığı'nın uygulamasıyla...

- Desteklemiyor musunuz?
Sinemaya destek olmalarını destekliyorum ama politikalarını desteklemiyorum. Her giden projeye aynı miktarla destek oluyorlar. On milyonluk bir film çekilecekse, o para o filme değecekse, para verilmeli. Minimal bütçeli filmlere de para verilmeli ama bir dengesi olmalı. Yazık oluyor filmlerin çoğuna. 60 film çekiliyor diye iyi bir iş yapılıyor sanıyorlar, oysa 6 tane iyi film yapılsa daha iyi. Elbette gençler de sinema yapmalı, bağımsız sinema gelişmeli. Bazen festivallerde film seyrederken üzülüyorum.

- Mesela iyi olacakken kötü olmuş film diye mi?
Yok, filmler gerçekten de kötü olduğu için üzülüyorum. İyi olabilecekken diye bir şey yok. Cesaretle çekiyorlar ama ne çektiklerinin farkında değiller. Çekemediklerini bilmiyorlar.

- Filminizin oyuncuları dizi yıldızları aynı zamanda, seyirci için tuhaf olacak mı onları bambaşka kimliklerle görmek?
Çok özdeşleştiler gerçekten, Ayça Cemile olmuş, Hazal Feriha, Fırat Mustafa olmuş... Seyirci için sürpriz olacak. Büyük tat alacaklar. Film bir aşk filmi ama ahlak ve ahlaksızlık üzerine provokatif bir söylemi de var. 'Ahlak ve ahlaksızlık, namus ve namussuzluk üzerine provokatif bir bakış' cümlesini kurmuştum filmi Kültür Bakanlığı'na yollarken. Aşk söz konusu ise gerisi teferruattır.

- Müzik de önemli sizin filmlerinizde...
'Ay Büyürken Uyuyamam'ın müziklerini Fırat Yükselir yaptı, harika oldu. Ayça Bingöl bir de türkü söyledi. Benim yazdığım ve bestelediğim bir türkü. 'Aldatıyor Kızları Delikanlı Cilası'...

- Eski Türk filmleri tadında mı yaptınız, seyirci ne bulacak filmde?
Hiç sıkılmayacaklar bir kere. Ağlayacakları ve gülecekleri bir film. Ayça'nın başına gelenler çok dokunaklı. 

- Sinema oyunculuğu dizi oyunculuğundan farklı mıdır?
Hepsinde de iyi oyuncu gerekir, kötü oyuncuyla dizi de olmaz. Kalıcıdır sinema, dizi oynuyor ama öteki hafta unutuluyor. Teknoloji de geliştiği için diziler de iyi oluyor artık.

Yönetmenler duygusaldır ve  Beşiktaşlı'dır
- Büyük aşklar yaşadınız mı, hasretler çektiniz mi, nasıl oluyor da aşkı ve kadın hikayelerini bu kadar iyi anlatıyorsunuz?
Yaşadım tabii, yaşamasam nasıl anlatırım. Çok duyusalımdır aynı zamanda. Filmlerde kendimi tutamam ağlarım. Yönetmenler duygusal insanlardır, bir de Beşiktaşlı'dır. Çarşı'yız biz yönetmenler, her şeye karşıyız...

- Saçma olacak ama kendi filminizde ağladınız mı hiç?
İşin içinde her aşamada olduğum için kaptıramam kendimi. Aradan bir süre geçince ağlarım belki, kim bilir.

- Gerçekten tesadüfen mi başlamıştınız sinemaya?
Aynen öyle, liseden sonra karar verdim ve bir film stüdyosunda çalışmaya başladım. Sinemaya karşı büyük ilgim ve sevgim vardı çocukken. Şehzadebaşı'nda büyüdüm ben, birçok sinema vardı. Hafta sonları babam 10 lira verirdi. Sabah erken saatte gider bilet alır sonra karaborsada satardım. O yıllarda büyük rağbet vardı filmlere, bilet bulunmazdı. Ben de para kazanırdım hem de kendi biletim bedavaya gelirdi.

- O yıllarda başlamışsınız sinemadan para kazanmaya, bir de sinemadan kazandığınızı sinemaya yatırmaya...
Ne güzel söyledin... İlişkim böyle başladı sinemayla. Çok film seyrederdim ayrıca.

- Çok sevdiğiniz bir film, bir sahne hatırlıyor musunuz o yıllardan?
'Üsküdar İskelesi' vardı,  'Kwai Köprüsü'nü hatırlarım. Kovboy filmlerini çok  severdim. 'Harp ve Sulh'u unutamam. 

- Birçok büyük yönetmenle çalışmışsınız, kimi en çok severdiniz?
Metin Erksan'la çalıştım, mükemmel bir yönetmendir. Yöneticiliğiyle de yönetmenliğiyle de. Bana  'İkinci harika' derdi. Kendisi birinci harikaydı çünkü. Atıf ağabey (Yılmaz) var tabii, Yılmaz (Güney) ağabey de var.

'Yol' bugün ödül almayabilirdi
- Altın Palmiye,  Altın Ayı, Oscar hayali kurulur hep, ödül sizin için ne ifade ediyor?
Ödülü önemsemem ben, uzun vadede ansiklopedilere girersiniz. Sadece birkaç gün gündemde olursunuz, sokağa çıkıp sorun bu yıl Oscar'ı kim aldı diye, bilmezler. Medyatik bir gücü var ama. Oscar aday adayı olmayı da yanlış anlıyorlar. Bir tane yan ödül var o da yabancı film dalında. Bizde dünyayı ayağa kaldırıyorlar, Oscar'a aday olduk diye. Cannes'da biz ödül aldığımız zaman politik söylemi olan filmler önemliydi. Aradan geçen sürede algı, beğeniler, jüri, daha doğrusu zaman değişti. Belki 'Yol' filmi bu dönemde ödül almazdı. Jüriyi değiştir, bambaşka film ödül alır.

'Amerikalı' o dönem için en büyük işi yapmıştı
- 10 film seçiyorlar, en iyi diye; itibar eder misiniz böyle sonuçlara?
Hayır, asla etmem. Kim seçiyor bu filmleri? Genç biri 40 yıl önceki filmleri ne bilsin, sokakta yapılan anketle en iyi film seçmek olmaz. Sinema tarihçileri oturup seçerse o başka. Benim de filmim var o on film içinde. Ama ödül almaya gitmedim, kim neyi seçiyor? 

- Kadir İnanır, Yılmaz Güney, Tarık Akan; ne ifade ediyorlar sizin için?
Hepsiyle de çalıştım ve çok iyi işler çıkardık. Bir işi çok severlerse inanılmaz oluyorlardı.

- Hiç ticari bir film yaptınız mı sonradan pişman olduğunuz?
Yok öyle bir şey yapmadım. Hepsini bilerek yaptım, isteyerek. 'Amerikalı' da dahil, onun da bir misyonu vardı. Seyirciyi sinemaya geri döndürmek için yapmıştım, başarılı da oldum. Senede ancak 5 film çekiliyordu, festivallere katılacak film bulamazdık. 'Amerikalı' bir umut oldu insanlarda.

- 'Amerikalı'dan sonra uzun bir ara verdiniz, o dönem 'Seyirciyle sinema dilimiz uyuşmadı, o yüzden film çekmeyeceğim' dediniz mi?
Hayır demedim öyle bir şey. Niye uyuşmasın, o zaman için gelmiş geçmiş en büyük gişeyi yapmıştık. Uyuşmasak o kadar seyirci gelir miydi? O cümleler 'ekşi sözlük' cümleleri. Akla mantığa aykırı bir cümle. 

- Çoğu filminizde eğlenceli bir bakış da var, son zamanlarda çekilen 'komik' filmleri komik buluyor musunuz gülüyor musunuz?
Ağlıyorum onlara...

- Cem Yılmaz, Şahan  Gökbakar desem?
Herkese karşı gibi de olmayayım. Cem Yılmaz'ın başka bir tadı var. Şahan'ın başka bir tadı. O filmler de yapılmalı. Sinema bir zenginliktir, tarihi bir film de olmalı, avantür de komedi de. Gülüyorum onlara niye gülmeyeyim, ben de insanım. Belki insanlar baskı altında ve sorunları var. Gülmek iyi geliyordur sinemada.

- Ağlamak için sinemaya  giden de var.
Bak şunu anlamıyorum, sinemadan çıkanlara mikrofon uzatmışlar, 'Ağladınız mı' diye soruyorlar. Bu nasıl bir soru, 'Beğendiniz mi' diye sorulması gerekmez mi? Herkesin tepkisi farklıdır, ağlar ya da ağlamaz. Bu soruyu çok ayıplıyorum.

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Başkan Erdoğan ile görüştü: O anları 24 TV'ye anlattı: Saliha Gündüz'den 'birlik olalım' mesajı
Başkan Erdoğan ile görüştü: O anları 24 TV'ye anlattı: Saliha Gündüz'den 'birlik olalım' mesajı

Başkan Erdoğan ile görüştü: O anları 24 TV'ye anlattı: Saliha Gündüz'den 'birlik olalım' mesajı

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür
Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür