Mısır’ın seçilmiş hükümetini kanlı bir darbeyle deviren General Abdülfettah Sisi, Suudi Arabistan ile birlikte Katar’a yönelik abluka kararında da etkili olan bir isim. Suudi, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği Körfez ülkelerinin Katar’a yönelttiği suçlamaların başında ise, bu ülkenin Müslüman Kardeşler’e destek olması geliyor. “Teröre destek” başlığı altındaki suçlamalar daha çok Müslüman Kardeşler ile Hamas’ı işaret etmekte.
General Sisi’yi anlamak elbette zor değil; darbeyle el koyduğu ülkenin seçilmiş siyasilerinin tekrar yönetime dönmesinden korkuyor; Mısır darbesini destekleyen ülkelerin başında gelen Suudilerin de benzer endişeleri var.
Anormal olan durum Katar krizini “Müslüman Kardeşler” krizine indirgeyerek Türk siyasetine taşıyan CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutumu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, krizin ilk saatlerinden itibaren meseleyi anlamaya -kendi ifadesiyle arkada dönen oyunları çözmeye- kafa yorarak, zaman kaybetmeden Körfez ülkeleri arasında telefon diplomasisi başlatırken; Kemal Bey, hükümeti “Müslüman Kardeşlere destek olmakla” suçlayıp Türkiye’nin de Katar’a karşı tavır almasını istedi.
Siyasi ufku bu kadar sınırlı olan bir parti ve liderinin ülkeyi yönetmiyor olması herhalde en büyük şansımız olsa gerek. Kemal Bey, meseleyi “Müslüman Kardeşlere” indirgeyerek zaten Körfez’de yaşanan krizi anlamadığını da göstermiş oldu. Ancak bundan daha önemlisi, bugüne kadar Türkiye’nin Körfez’in “Büyük Abisi” olarak görülen Suudi Arabistan ile yakın ilişkisini eleştiren ve aşağılayan Kemal Bey’in, birdenbire Suudilerin yanında saf alması.
Kemal Bey’in bu omurgasızlığı ülke adına son derece korkutucu; CHP’nin yarın kimle yan yana geleceğini kestiremiyor, insan. CHP yarın öbür gün Haşdi Şabi’yle yan yana düşürse şaşırmamak gerekir; zira Kemal Bey’i motive eden tek saik Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı. Bu yolda ülkeyi tehlikeye atmaktan kaçınmayacağını gösterdi, bunu her fırsatta gösteriyor. FETÖ ile CHP yakınlığı, PKK/HDP/YPG flörtünü de bu yaklaşımla açıklayabiliriz.
Ne Hamas, ne Müslüman Kardeşler meselesi, Körfez’de baş gösteren krizin asıl sebebidir; Katar’ın yükselişi ve bağımsızlıkçı politikalarından rahatsız olan “Körfez’in Abisi”, abluka kararıyla, bu ülkeyi dize getirmeye, vesayet altına almaya çalışmakta. Ayrıca Suudilerin yanında yer alan BAE ve Mısır’a bakılacak olursa, bu cephenin, İslam dünyasını cepheleştirmeye ve savaştırmaya çalışan küresel çetenin değirmenine su taşıdığı da görülecektir. CHP, hükümeti darbeci Sisi’nin yanında durmaya zorlamak yerine Türkiye’yi bu krizden en az etkilenecek şekilde çıkarmaya çalışmalıdır. Bunun için de iyi niyetli ve yaratıcı önerilere ihtiyaç var. Peki bu akıl ve niyet CHP’de var mı?
Akıl belki, iyi niyet ise asla!
İyi ki hükümet CHP ve Kemal Bey’i dinleyerek zaman kaybetmiyor. Meclis’e jet hızıyla getirilen yasayla Katar’a -daha önce yapılan bir anlaşmayla- Türk askeri gönderiliyor. Türkiye hızlı ve çabuk kararlarla Körfez’deki krize müdahil olarak bölgedeki etki ve gücünü artırıyor. CHP ise her zamanki gibi bu kararın da karşısında!
Kemal Bey’e hâkim olan siyasi ufuk darlığı, bu partizanlık ve kötü niyet eninde sonunda CHP’yi vuracaktır, Türk devletini ve AK Parti hükümetini değil.