Dünya gözünü, kulağını kapatsa da, orada bir acı var ve insanlık bir kez daha sınavdan geçiyor. Myanmar'da yaşananlar çağdaş dünyanın tüm kurumlarıyla iflasını ilan ediyor. Rohingya Müslümanları, bir kez daha şiddetin, tecavüzün ve ölümün eşiğinde insanlığımızı sınarken, ruhumuzu biraz olsun onaran bir insani hareketle dirildik. Cumhurbaşkanımızın diplomatik girişimleri, Hanımefendi Emine Erdoğan'ın insani yardım öncülüğü, Türkiye'yi vicdani siyaset noktasında bir kez daha ön sıraya taşıdı. Gerek Afrika'da, gerek Güney Asya'da, mazlumun ve mağdurun sesinin geldiği her yerde varlık gösteren Türkiye, yine insani yardım liginde zirveye oturdu.
Gerek diplomatik alanda gerekse insani planda yapılacakların bitmediğini gösteren bir duyarlılık sergiledi.
Küresel rekabet, keşke hayırda yarışmak gibi bir kategoride de yaşansa. Şefkat, merhamet rekabetin konusu olsa... Hükümetler, sivil toplum kuruluşları insanlığın hayrına, çocukların geleceğine, kadınların güven ve huzuruna kendini adasa... İşin ilginç tarafı, siyaset kitaplarına, parti bildirgelerine bakıldığında geniş bir literal birikim var bu konuda. Siyasi kampanyalar bu tür söylemler üzerinden oy toplamaya uğraşıyor. Fakat iş yetimin ihtiyacını görmeye, mazluma arka çıkmaya, zalime karşı durmaya, yani icraata geldiğinde dünya siyasetinde vicdani bir hareketin öncülüğünü yapan, gücünü mağdurların ve mazlumların ihtiyaçlarına adayan muktedirler ne yazık ki yok. Büyük bütçelere sahip uluslararası yardım kuruluşları dahi harcamalarının çoğunluğunu ihtiyaç sahiplerine değil, sözüm ona onlar için yapılan faaliyetlerin organizasyon giderlerine ayırıyorlar.
Bu konuda Türkiye'nin çok parlak bir sicili var. TİKA, Kızılay, AFAD başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu, maksimum mağdur istifadeli bir koordinasyon içinde nokta atışı ile ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor, yaraları sarıyor. PR göstermeliği, politik hesaplar içinde değil, gönüllülük ve vicdan yaklaşımı içinde meseleye yaklaşıyor.
Emine Erdoğan Hanımefendi'nin Bangladeş'e yaptığı son ziyaret bu anlamda birçok mecrada büyük karşılık buldu, ulusal ve uluslararası camiada takdirle karşılandı. Kalpten yapılanlar kalbe dokunuyor. 2012 yılında Myanmar'a yapılan güvenlik riskleri ile dolu ziyaretin ikinci aşaması olarak tarihe geçti. Süregiden zulme karşı tutarlı bir duyarlılık gösterildi. Umarız bu hareketin etkisi dalga dalga yayılır ve vicdanlara dokunur. Myanmar'ın en eski topluluklarından birisi olan Rohingya Müslümanlarının yaşadıkları, kalıcı siyasi ve diplomatik çözümlerin konusu olur. Çünkü biliyoruz ki, Arakanlı Müslümanlar sadece böyle kriz dönemlerinde değil, normal zamanlarda da birçok siyasi ve sosyal haktan mahrumlar.
Orada bir acı var ve o acı hepimizin. Yeter ki çığlığı duyabilen kulaklarımız olsun...