• $32,3467
  • 35,1045
  • 2308.76
  • 9079.97
9 Nisan 2017 Pazar 01:00 | Son Güncelleme:

Kısa Öykü: Şeytan kadınlar

Kısa Öykü: Şeytan kadınlar

RÜYA ERSİNA UYGUR

ersinaru@gmail.com

Karşı kıyıda İstanbul silueti büyük gök gürültüsü ardından çakan şimşek ile aydınlanıp sanki bize, Moda sahillerine yaklaşıp, uzaklaştı. Şaşırtıcı hız kazanan rüzgâr yüzünden ürperdim.

-Büyük bir fırtına geliyor dedim masayı toplamaya başlayarak.

Tam eşim de çay bardağı elinde içeri girmek üzereydi bir erkek sesi yükseldi.

-Alev yok artık, yok!

Dönüşüm projesi sonucu Suadiye’deki evleri yapılana kadar alt daireyi tutan genç çiftten kocaydı bağıran.

-Var, senin beyninde var, kalbinde var, anılarında var, evimizin her odasında Alev var…

Karısı Zeynep’ti cevap veren. Balkon kapısının eşiğinde öyle kalakaldık.

-İstediğin oldu, ev de yıkılıyor. O da evle birlikte yok olacak işte.

Zeynep’in cevabını duyamadık.

-Ne yapayım? diye bağırıyordu adam, bulup öldüreyim mi, ha?

-Öldüremezsin! diye haykırdı kadın.

Sonra ağlamaklı sesi geldi.

-O bir şeytan!

Balkon kapıları çarptı, sesleri duyulmaz oldu.

-Bu komşularımız beni endişelendiriyor dedim. Tüm modern görünüşlerine rağmen sanki içgüdüleriyle hareket ediyorlar, ilk insanlar gibi…

-Öyle, tuhaflar.

-Kocayla girişte karşılaştım. Şakaklarında damarları fırlamış, kan basıncını hemen hissediyorsun, sinirli biri. Değerli bir şeyini kaybetmiş de arar gibi… Ya da büyük bir günah işlemiş gibi tedirgin, etrafına bakınıyor.

Karısı Zeynep gözümün önüne geldi.

-Nasıl desem, o hep bembeyaz giyiniyor, sanki kanatları eksik bir melek!

Ertesi sabah balkonda kahvelerimizi içerken Zeynep’i sahil boyunda arka bahçeye doğru yürürken gördüm. Bir dürtüyle hemen üstüme bir pantolon ve kazak geçirip asansörle garaja indim. Garaja bahçe kapısından girerken cep telefondan hızlı hızlı konuşuyordu. “O kadın bir daha buralara ayak basamayacak” diyordu. “Onu nerede çalışıyorsa oradan attıracağım. Arkadaşlarımızdan hiçbirinin evine giremeyecek.”

Beni görünce telefonunu kapattı. Galiba karşısındakine “anne” demişti.

Arabanın içinde bir şey arıyormuş gibi oyalandım. O ise asansörün kapısını açmış beni bekliyordu. Biraz önceki sinirli kadından eser kalmamış, sempatik bir gülümsemeyle seslendi.

-Yukarı çıkıyorsunuz değil mi?

-Evet dedim elimde boş pazar çantasıyla ona doğru ilerlerken.

-Kahve ikram edebilir miyim size? Eğer vaktiniz varsa?

-Memnuniyetle dedim çok istekli görünmemeye çalışarak.

Asansör bir alt katımızda durdu.

-Sabaha kadar gözüme uyku girmedi dedi.

Anahtarı deliğinde çevirirken bana dönüp sordu.

-Siz de duydunuz mu korkunç gök gürültülerini?

Sanki geceki korkunç tartışmalarını soruyordu.

-Yağmur yağınca fırtına duruldu diyerek sorusunu geçiştirdim.

Antikacıdan alınma bronz kutu içindeki galoşlardan birini ayakkabımın üzerine geçirirken hayretimi gizlemedim.

-Bu kadar kısa zamanda…

- Evet, her şeyi yeniledim dedi beni salona götürürken. Dönüşüm projesi bizi de dönüştürsün istedim. Eskileri sağa sola dağıttım.

Gözlerinde birden nefret ifadesi belirdi.

- Eşim izin verse hepsini yakardım!

Kahvelerimizi servis eder etmez söze girişti.

-Sizin psikanalist olduğunuzu duydum, doğru mu?

Ben onu merak ederken o beni araştırmıştı.

-Bu daireyi kiralayınca spordan bir arkadaşım üst dairenizde bir psikanalist oturuyor diyerek sizden bahsetti. Fransa’da tanışmışsınız, Nalan Pakol.

-Evet, çok güzel kahve falı bakardı, hatta yanılmıyorsam kitabını da yazdı.

Fincanımı ters çevirirken ekledim.

-Doğru demiş, belgem var ama hiç psikanaliz seansı yapmadım.

-Kızını da tanımış mıydınız dedi düşünceli, Nalan Hanım’ın kızını?

- Kızıl saçlı, çok tatlı bir çocuktu dedim sözü nereye getireceğini merak ederek. Şimdi sizin yaşlarınızda olmalı.

Sonra da ben atağa geçmek istedim.

-Arkadaşınız mı?

-Hayır eşimin ilk karısı!

Sinirli güldü.

-Yani benden önceki…

-Biliyor musunuz dedi koltuğunda bana doğru eğilerek, annesi bile o tatlı kızla ilişkisini kesti.

-Öyle mi? Bir annenin kızıyla ilişkisini kesmesi için önemli bir nedeni olmalı.

-Var tabii. Alev, sizin tanıdığınız zamanlardaki o tatlı kız, hamile kalınca doktora bebeğin cinsiyetini öğrenmeye gitmiş. Kız olduğunu anlayınca aldırmış. İkinci, üçüncü, dördüncü kez, hep kürtaj! Beşincisinde istediği erkek çocuğuna kavuşmuş.

Zeynep’in kocasına “o bir şeytan” diyerek ağlayışını hatırladım.

-Biz evlenince kocamın Alev ile kaldığı babadan kalma evinde oturmaya devam ettik. Her duvarda mutlaka bir ayna vardı. Öyle hesaplı konmuşlar ki salonun bir yerinde durduğunuzda her yerde görünüyorsunuz. Kendisini insanların beynine sokmayı çok iyi biliyor. Doğumu sezeryanla yapmış, böylece doğum sonrası eski haline dönüvermiş, incecik…

Sesinin sakinliğine karşılık hafif yana eğdiği bacakları kasılı, parmakları pabuçlarının içinde balerin gibi kıvrık duruyordu.

-Balerinliğe de aralıksız devam dedi soğuttuğu kahvesini bir dikişte içerek.

-Nalan Hanım bu kürtajlar yüzünden mi kızıyla ilişkisini kesti diye konuyu hatırlatmak istedim.

-Nalan Hanım Alev’in cinsiyeti kız olan bebekleri rahminden kazıdığını bilmiyordu bile. Düşük yaptığını söylüyordu annesine. Ne korkunç, değil mi?

-Evet dedim, henüz dünyaya gelmemiş olsa da sonuçta bir canlı, cinsiyeti bile belli olan…

-Zaten cinsiyeti belli olunca yapıyor diye atıldı, kız bebeklerini öldürdü hep…

-Yine de diye itiraz ettim, bebek demeyelim isterseniz, bir embriyon, bir fetüsten bahsediyoruz.

-Ne fark eder dedi gözlerini kırpıştırarak, bir embriyonu vücudunuzdan kazıtıp atmakla başlarsınız, sonra bebeğinizi tuvalete atar…

-Yazık diyebildim konuyu geçiştirmek için.

-Çok yazık ya diye sürdürdü konuşmasını. Alev erkek çocuğuna da bakmadı, bebeğini bir gün bile emzirmeden annesine terk etti. Ölümünden de annesini sorumlu tuttu, düşünebiliyor musunuz?

-Alev’in bebeği öldü mü?

-Evet dedi gözlerini açarak Zeynep, o hep mesleği ön planda, dans grubuyla Avrupa turnesine çıkıyor ve eşim de onun peşine takılıyor, yani birlikteler…Hemen ertesi günü Nalan Hanım sabah kalkıyor ve bebeği yatağında cansız buluyor.

-Ne acı dedim, dayanılması çok güç…

-Nalan Hanım sinir krizleri geçiriyor, komşuları Alev ile eşime telefon ediyor, haberi veriyorlar. Sonra ne oluyor, biliyor musunuz?

Başımı salladım üzüntülü. Nereden bilebilirdim…

-Eşim ilk uçakla geri dönüyor, Alev ise gösterisini bitirdikten sonra uçak bileti bulamadığını söyleyerek tam iki gün sonra geliyor. Geliyor ve hemen Nalan Hanım’ı suçluyor.

-Zor bir durum dedim, hangisine acıyacağımı bilemeyerek.

-Sonra eşimi suçluyor Alev. “Sen peşimden gelmemiş olsaydın bebeğimiz yaşardı” diyor. Biz aynı şirkette çalışıyorduk o zamanlar. Koray bu suçlamalar yüzünden öyle kötü bir duruma girmişti ki, saç sakal birbirine karışmış, içki kokan ağzı, lekeli gömlekleri… İşlerini kimseye fark ettirmeden ben yapıyordum.

-Bebeğin ölümü …

- Geçen yıl, ilkbaharda dedi Zeynep…Üç ay sonra da Alev’in isteğiyle boşandılar. Biz de, işte, yeni yıla doğru evlendik.

-Nalan, halbuki kızına pek düşkün bir anneydi…

-“Sana bu dünyada cehennemi yaşatacağım” demiş, kadıncağız bana ağlayarak anlattı. Alev, sizin tanıdığınız o tatlı kız bir şeytan sanki. Herkesin aklını başından alabilecek güce sahip, dün gece eşime de bunu anlatmak istiyordum ama o henüz göremiyor…

Konuşarak öğleni etmiştik, kalktım.

-Sizi de hikayemle bunalttım dedi. Ama belki de psikanalist olduğunuz için dayanamadım, size içimi açtım…

Dairemden içeri girince hava almak için kendimi balkona attım. Kocasının eski eşi Alev’i bana şeytanlaştırmaya çalıştıkça karşımdaki genç kadının masumiyeti kaybolmuş, gözümde korkunçlaşan o olmuştu.

Çocukluk arkadaşım Leyla’yı aradım telefonla.

-Nalan Pakol’u tanıyor musun? diye sordum.

- Pek yabancı gelmedi dedi.

Kızının adının Alev olduğunu söyleyince Leyla sözümü kesti.

-Hem de çok iyi tanıyorum dedi. Nalan Pakol , Sosyete falcısı!

Alev hakkında ikinci eşin anlattıklarına itiraz etti.

-Alev basit bir dansçı değil dedi Leyla, o ünlü bir baş balerin. Bebeğini doğal ölümle kaybetmiş. Daha geçenlerde bir magazin programında ağlayarak anlatıyordu. “Mesleğim yüzünden dört düşük yaptım, bebeğimi ise turnedeyken kaybettim” diye. Sinir krizleri sıklaşınca bir klinikte tedavi görmüş. Yeni yeni kendini toparlıyormuş. Teklif almış, yakında bir dizide oynayacakmış…

Zeynep ile o günden sonra bir daha konuşmadık. Ama onu her gördüğümde bir apartman sakinini yakalamış hararetle sanırım Alev’in ne şeytan olduğunu anlatıyordu. Televizyonda magazin programlarında Alev’in adı geçtikçe Zeynep’in şeytanlaştırma çalışmalarını arttırdığını kaygıyla izliyordum. Kapıcımız Nurgül de öğrenmiş, “Hani yeni dizide oynayacak kızıl saçlı kız var ya” diyordu, “bebelerini öldürürmüş güzel kalmak için.”

-Nurgül, işin içyüzünü bilmiyoruz, günahını almayalım dedim.

-Tabii canım, kocasının ilk eşiymiş diyerek gözünü kırptı.

Sonra da benim vardığım düşünceyi gayet ciddi, vaaz verir gibi dillendirdi.

- Büyük günah, onda gerçekten şeytan sıfatı yoksa, şeytanlık söyleyene döner dedi.

Günler birbirini kovalamış alt kat komşularımızın apartmanımızdan ayrılma vakti gelmişti. Tam da o gün televizyonun hemen her kanalında Alev’in oynayacağı dizinin reklamları veriliyordu. Zeynep vedaya uğramıştı. Gözü televizyona takıldı. Alev’in kızıl saçları dağılmıştı ekrana. Dizinin ismi “Şeytan Kadınlar” idi.

Kulağıma fısıldadı.

-Ne demiştim ben?

Yüzünde şeytani bir gülümseme belirmişti.

-Göreceksiniz sonu kötü bitecek!

GELECEK HAFTA

YARINSIZ HAYATLAR

2 Nisan Kısa öykü: İçimizdeki Tankut

26 Mart Kısa öykü: Evimdeki kara büyü

19 Mart Kısa öykü: Yoksa kardeşim misin?

12 Mart Kısa öykü: Siyah beyaz hayaller

5 Mart Kısa öykü: Bunlar da çok güzel

26 Şubat Kısa öykü: Benim de canım var

19 Şubat Kısa öykü: Bizimkisi asrın aşkı

12 Şubat Kısa öykü: Aşk fırsatları sever

5 Şubat Kısa öykü: Yaşlı ergenler

28 Ocak Kısa öykü: Gölgemin korkusu

22 Ocak Kısa öykü: Mevsimlik Kişilikler

15 Ocak Kısa öykü: Şaşkın Sapık

8 Ocak Kısa öykü: Kadının Böylesi

1 Ocak Kısa öykü: Maziye teessüf

25 Aralık Kısa öykü: Dün gece neredeydin?

18 Aralık Kısa öykü: Ölümüne fren

11 Aralık Kısa öykü: Geçmişe mesaj

4 Aralık Kısa öykü: Elma Dersem Çık

27 Kasım Kısa öykü: Kör Olası Aşk

20 Kasım Kısa öykü: Yıllanan güzellik

13 Kasım: Kısa öykü: Ömre bedel hata

06 Kasım Kısa öykü: Yukarı akıntı

30 Ekim Kısa öykü: Kayıp uçurtmalar

23 Ekim Kısa öykü: Dayının şeridi

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!
Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar
Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'
Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'