• $32,3835
  • 34,9979
  • 2326.15
  • 9091.63
9 Ekim 2016 Pazar 01:00 | Son Güncelleme:

Kısa öykü: İlahi makine

Kısa öykü: İlahi makine

RÜYA ERSİNA UYGUR
ersinaru@gmail.com

Yazdan kalmış bir pazar gününde öğle güneşinin beklenmedik göz kamaştıran ışığından çiçeklerimi korumaya çalışırken kapıcımızın karısı Nurgül’ün sesini duydum. Kafasını aralık kapımızdan içeri sokmuş, sabırsızlanıyordu.

-Gelsene dedim tenteyi uygun açıda sabitleştirirken.

Döndüğümde bembeyaz suratıyla karşılaşınca şaşırdım.

-Ne oldu Nurgül? Niye korktun bu kadar?

-Sorma dedi, ablam Organik Ayşe var ya, onun küçük kızı Narin… Köyden bize getirdi. Gece gündüz uyku yok, gözleri fal taşı gibi açık, konuşamıyor, dili tutulmuş.

-Otur şuraya dedim ben de bir koltuk çekerek. Ne oldu ona?

-Konuşamıyor ki anlatsın.

-Kaç gündür böyle?

-Bir hafta olmuş.

-Peki dili tutulmadan önce nereye gitmiş? Onu ilk gören ne diyor?

-İlk ablam Ayşe görmüş. Zaten o yollamış merkeze, organik ürünleri için saman kurdele ısmarlamış, onları aldırmaya…

-Almış mı kurdeleyi?

-Onu sormayı akıl etmedim dedi Nurgül. Şaşırdık kaldık.

- Ne görmüş olabilir ki onu bu kadar korkutacak? Konuşamıyorsa yazdırmayı denediniz mi?

Nurgül umutla kalktı.

-Bilmem denememişlerdir belki. Ben hemen gidip sorayım dedi telaşla.

Sonra birden durdu.

-Benim oğlan da yok evde, buraya getirsem de…

-Tabii ki dedim.

Sonra arkasından seslendim.

-Gelmezse söyle, ben inerim.

Nurgül, Narin ve annesi Ayşe çok geçmedi salonda, divandaydılar.

-Hocaya bile götürdük dedi Ayşe, bugüne kadar bizim hayvanların dilini çözdüm de bununkini bağlamışlar iyice.

Hemen kâğıt, kalem getirdim. Nurgül de bu arada çayları dağıtmış, merakla bakıyordu.

-Narin dedim, yazarsan sana yardımcı oluruz. Ne gördün?

Genç kız heyecanlandı, garip sesler çıkardı.

Yazacak gibi kalemi eline aldı. Yabancı bir yerde, yabancı bir kişinin, üstelik de annesine organik tarım ürünleri yetiştirip satma işini kurmasında yardım etmiş (1) benim karşımda bulunmak ona güven verebilir diye umut ettim. Ama kalemi yeniden bıraktı.

Uzun bir bekleyiş ve onu yüreklendirme çabalarından sonra çaresiz tam kalkmaya karar verdiler, zil çaldı. Narin’in bu akıl sır ermez durumuyla ilgilenirken unutuvermiştim, çocukluk arkadaşım Leyla ve yeğeni bana uğrayacaklardı.

Ben onları yolcu etmek için kapıyı açarken asansörden çıkan Leyla’yı görmedik bile, yanındaki Narin yaşlarında genç kız hepimizin bakışlarını üzerine çekiverdi. Kat aralığının loşluğunda kızın gözlerinin etrafı yanıp sönen bir ışık gibi parlayarak adeta bizi hipnotize etmişti.

Birden Narin panik halinde merdivene koştu,  annesi Ayşe içgüdüsel bir atılışla onu belinden yakaladı.

-Durun, ne oluyor? diye sordu Leyla annesinin kollarında çırpınan Narin’e bakarak.

Çığlık atışını duyduk Narin’in.

-O! O! diye bağırıyordu.

-Kim, nerede, o kim? diye şaşkın soruyordu Nurgül.

Narin’i zorlukla yatıştırıp yeniden salona döndük. Ayşe kargaşadan kızının konuşmaya başladığını bile neden sonra anladı.

- Şükürler olsun, şükürler olsun Allah’ıma diyerek inanmaz etrafına bakıyordu. Mucize oldu, kızımın dili çözüldü!

Narin konuşmaya başlamış, heyecanla anlatıyordu.

 -Adamın alnından ışık çıkıyordu. Vallahi. Bizim lehimci gibi nur fırlatıyordu. Yanındaki kızın ise aynı bunun gibi gözlerinin etrafı parıldıyordu.

- Ben diye kekeledi Leyla’nın yeğeni, ben birinde görmüştüm,  dikkatimi çektiği için o parıltılı makyajdan aldım. Göz çevreme sadece birkaç tanecik koydum.

-Nasıl dikkat çekiyor? diye kuşkulu sordu Leyla.

-İnsanlar seni fark ediyor, gözler ışıltılı olunca kimse görmeden geçemiyor.

-O kızınki de dikkat çekmiş işte dedi Ayşe. Adam da alnına mı sürmüş ki bundan?

Narin anlamaz bakıyordu.

-Onları nerede gördün? diye sordum

-Arabada dedi Narin. Beni görünce durdu. İçinden de bunun gibi gözleri parlayan kız çıktı.

-Tamam dedim. Sakin ol.

Nurgül Narin için getirdiği suyu verirken sordu.

-Erkek arabada mı kaldı?

“Evet” anlamında başını salladı.

-Peki, kız çıkıp ne yaptı?

-Bana seslendi.

-İsminle mi?

-“Narin… Narin…” dedi. Böyle seslendi.

-Sen ne yaptın?

-Ben korktum, kaçtım. Eve döndüm.

-Ya onlar? Peşinden geldiler mi?

-Ardıma bakmadım.

Narin sorularımıza cevap verirken Ayşe de eğilmiş,  bir dedektif gibi kaşlarını kaldırarak kafasından kim olabileceklerini bulmaya çalışıyordu.

-Peki Narin, adam kaç yaşlarındaydı?

Ayşe dikkat kesildi.

-Adam ihtiyardı.

-Kız, bu bizim Macit Dayı olmasın dedi Ayşe oturduğu yerde dikilerek, onun torunu aynı sen yaşta.

-Macit Dayı Manisa’da değil ki diye itiraz etti Nurgül, yenge ölünce yine Almanya’ya oğlunun yanına gitti ya!

-Öyle de döner diyorlardı. Nurgül ile Ayşe Narin’i unutmuş, Macit Dayı’larını konuşmaya dalmışlardı.

-O değil! diye Narin bağırdı.

-Sen ne bilecen de “o değil” diyorsun diye çıkıştı kızına Ayşe.

-O ruh gibiydi. İnsan değildi ki!

-Bu kızı da sokakta görsen normal insan değil dersin, ama bak parıltı sürmüş.

Narin tekrar Leyla’nın yeğenine baktı, sesini çıkarmadı.

-Adam nasıl ruh gibiymiş? diye sordu inanmaz şekilde Nurgül.

-Hani bir dizide vardı, Peygamberimizi ışınlamışlardı…

-Tövbe tövbe dedi Nurgül, hiç öyle şey olur mu?

-Ama vallahi de billahi de onun gibiydi dedi Narin hepimize bakarak.  Gövdesi değil de, başı!

Ayşe hemen telefona sarıldı. Eşi Salim’i arıyordu.

- Salim, kızın dili çözüldü! diye müjdeyi verdi.

Sonra Narin’i korkutan alnından nur fışkıran yaşlı adam ile gözlerinin etrafı parlayan genç kızı anlattı.

-Macit Dayı döndü mü Almanya’dan?

Telefonu kapatınca bize açıkladı.

-Saliha’yı arayacak dedi. Macit Dayı dönmüşse anlarız kızından.

Tam kalkmış gidiyorlardı Ayşe’nin telefonu çaldı.

Arayan Salim’di.

-Nasıl da bilirmişim ben diyerek hepimize teker teker bakıp sevinçten gevrek gevrek güldü Ayşe. Gelmişler ha? Torunu Hatice de var mıymış yanında?

Sonra bize dönüp göz kırptı.

-Varmış. Varmış.

Uzun bir konuşmadan sonra telefonu kapatıp rahatlamış bir halde kendini koltuğa attı.

-Kız böyle anlatınca hemen aklıma o geldi dedi Ayşe. Macit Dayı eskiden beri şaka yapmayı pek sever. Gülen çocukları da kaptığı sopayla kovalardı.

-En çok da ben yedim onun sopasını diye atıldı Nurgül. Sırlara meraklıydı. Önce sır verir, sonra kılıktan kılığa girerek bizi sınardı, bakalım ağzımız sıkı mı diye.

İki kız kardeş Macit Dayı’yla anlarını anlatırken eski çocukluk günlerine dönmüşler, dizlerine vurarak gülüyorlardı.

Artık neredeyse nurlu ihtiyarın Macit Dayı’ları olduğuna emin evden ayrılırken Leyla’nın yeğenine takılmaktan kendilerini alamadılar

-Bu makyajla bak seni de ışınlı sanırlar dediler.

Onlar gidince Leyla geçen yıl Hollanda’nın Harlem şehrinde gittiği bir müzeyi anlattı. 1784 Yılında açılmış Teylers Müzesi’nde Aydınlanma döneminin bütün buluşlarının yanı sıra sihirbazlıkla ilgili objelerin de bulunması dikkatini çekmiş.

-Benim de dedim, aydınlanma döneminin bir buluşu olduğunu öğrenince çok şaşırmış, sihirbazlık konusuna merak salmıştım. Bu göz boyama sanatı ışık oyunlarıyla çok ilgili!

Leyla’nın yeğeninin siniri bozulmuş olmalıydı, elindeki kâğıt mendille bize belli etmeden göz çevresindeki parıltıları çıkartmaya çalışıyordu.

Narin’in dilinin tutulmasına yol açan sırlı olay ana kızın Manisa’ya dönüşlerinde çözülmüş. Nurgül alından fışkırtılan nurun bir makine sayesinde olduğunu öğrenince bizim de konuya ilgimiz arttı. Nurgül de bu hayret verici göz boyamayı ballandırarak anlatıyordu. Almanya’da İranlıların siparişi üzerine üretilmiş bir makineymiş bu. Arabanın güneş gölgeleme parçasındaki aynanın yerine takılan bir projektör istenilen aralıklarla ışık yansıtıyor, insanın alnını nurlu gösteriyormuş.

Eşim de bir yandan internette araştırmasını yapıyordu.

-İran’da kendini ruhani göstermek isteyenler bu aleti alıyorlarmış diye okudu. Alnından nur fışkıranları görenler de onları ermiş sanıp kendilerini arabanın önüne atıyor, hiç olmazsa kaportaya ellerini sürmek için birbirlerini eziyorlarmış.

-Almanya’da da bu makineyi kullanan Türkler varmış dedi Nurgül. Sahtekârlar, nurlu dede diye geçinirlermiş. Sırrını en üsttekiler bilirmiş. Diğerleri de inanırmış, saf saf…

-Peki, Macit Dayı’nız diye sordum, o da onlardan mıymış?

-Macit Dayı? Yok canım, o halis Müslümandır, onlardan olur mu hiç… Ama çok şakacıdır. Sırra da meraklı ya, onların etrafında dönmüş ama bir şey öğrenememiş. Bir araba tamircisi bir gün nasıl geçirmişse eline, bu makineyi göstermiş. Macit Dayı istemiş, o da 20 Avroya vermiş. Ucuza aldım diye sevinirken bir de bakmış ki bozuk.

-Ama yine de atmamış, kullanmış diyecek oldum.

-Bozukken daha güzel fırlatıyor, ilahi makine, aralıksız ışık saçıyor diye hoşuna bile gitmiş. Bizim Narin’i de en çok bu peş peşe ışık atması korkutmuş işte.

-Peki, sizi niye aramamış, “ne oldu Narin’e, çok korktu kız” diye merak edip sormamış?

-Soracakmış ama Narin onlardan kaçtıktan sonra başka köylülere de rastlamışlar. “Onu korkutayım, bunu şaşırtayım” derken öyle eğlenmiş ki Narin’i de, bizim köyü de unutmuş gitmiş.

“Ne makineymiş, ilahi Macit Dayı” deyip hayretler ettik, bir o kadar da güldük birlikte.  Sonra Nurgül’ü kapıya kadar geçirdim konuşarak. Loş apartman aralığında gözleri parlayıverdi.

-Aa diyerek geri çekilmişim.

Nurgül gülmeye başladı.

-Ben de hiç fark etmeyeceksin diye korkuyordum dedi.

Meğer o da Macit Dayı’larının torunu gibi gözüne parlatıcı sürmüş.

- Ahmet beni görünce dili tutulacak diyerek kurnazca güldü.  Neme lazım, gözü başkasına bağlanmasın diye…

(1)  Kısa Öykü: Organik Ayşe Kadın’ın havuçları - 5 Temmuz 2015

GELECEK HAFTA

HER SONBAHAR GELİŞİNDE

02 Ekim  Kısa öykü: Olmaza sevdalananlar

25 Eylül  Kısa öykü: Geçmişin aynasında güzeller

18 Eylül Kısa öykü: Hanımefendinin küfürleri

11 Eylül  Kısa öykü: Mutlu kebap

04 Eylül Kısa Öykü: Yakışıklı, Genç ve Akıllı

 

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi
Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız
Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı