Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyetimizin 94. sene-i devriyesinde Külliye’de yaptığı konuşmada Türkiye’nin ne zaman bir hamle içinde olsa türlü karanlık oyunlarla önünün kesilmeye çalışıldığını ifade etti. Şu sözleri ise dün itibarıyla manşetlerde yer alıyordu.
“Oyunu zorla bozacağız.”
“Eskiler ‘zor oyunu bozar’ derlerdi. Biz de milletimizle bir olup bu oyunu bozacağız. Karşımızdakiler demokrasinin sınırları içinde hareket ediyorlarsa demokrasinin kurallarıyla bozacağız. Karşımızdakiler hakka, hukuka göre hareket ediyorlarsa hukukun kurallarıyla bozacağız. Ama karşımızdakiler bunların hiçbirine uymuyorsa o zaman bu oyunu zorla bozacağız. Çünkü bizim kitabımızda esaret yoktur. Kimse bu millete esaret zincirini yakıştıramaz. Bizim kitabımızda köle olmak yoktur. Bizim kitabımızda kula kul olmak yoktur, bizde Hakk’a kul olmak vardır.”
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhataplarına “oyunu nasıl istiyorsanız öyle oynarız” diyordu.
Bu sözler ortada fol yumurta yokken söylenmiş olsaydı, hamaset veya popülizmden bahsedilebilirdi. Ama Cumhurbaşkanı bu açıklamayı kıran kırana bir beka mücadelesi verildiği dönemde yapıyor.
Dünyanın dikensiz bir gül bahçesi olmadığını peşinen kabul ederken, bu mücadelede Türkiye’nin sınırlarına, içine yönelen, onu esaret altına almaya çalışan mahfilllere açıkça “akıllı olun” uyarısında bulunuyor.
“Kurallara göre oynarsanız ne ala, ama bize kural dayatırsanız biz buna sonuna kadar direnir, zorla bu oyunu bozmasını biliriz” diyor.
Çünkü Türkiye bunu Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda en zor şartlar altında başarmasını bilmiştir. Kendi halkını, devletini küçümseyenler, öğrenilmiş çaresizlikte diretenler, yakın tarihimize baktıklarında, bu aziz milletin 15 Temmuz’da gösterdiği reaksiyonu her daim göstereceğini de görmeliler.
Türkiye başka ülkeler gibi petrol, doğalgaz peşinde koşturup, emperyal amaçlar güden bir ülke değildir. Türkiye emperyallerin, kötü liderliklerin mahvettiği ülkelerden kaçan talihsizlere kucağını açan bir ülkedir. Türkiye sürekli dua alan bir ülke olmuştur.
Türkiye, kendisine birçok ciddi hamleler yapılan, Ortadoğu’da yeni dünya düzeni için bir cehennem oluşturan emperyal aklın hedef seçtiği bir ülkedir. Ve Türkiye Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, aziz milletimizin kararlılığında bu hamlelere yerinde, zamanında, etkili bir şekilde cevap vermektedir.
Bu millet, ihtiyaç hissettiğinde, bağrından Mustafa Kemal Atatürk’ü, Menderes, Özal ve Recep Tayyip Erdoğan’ları çıkartır ve kendisini korur. Bizlerden sonra da bu durum aynen böyle devam edecektir.
Bu hikmetin altında, yurt sevgisini kendi canından üstün gören irfan vardır. Bu da öyle körü körüne bir itaat değil, son derece rasyonel bir tutumdur. Çünkü bir yurdun olmadığı durumlarda, kişinin onurlu bir hayat sürmesi mümkün değildir. Eğer bir insan köle olarak, sürgünde, yersiz yurtsuz ve aşağılanma içinde yaşayacaksa, bu yaşamın nasıl bir değeri olabilir?
Bayramları da bayram yapan, arkasındaki bu büyük hikaye değil midir?