Fatih Altaylı Boğaz'daki oltacı terörüne dikkat çekmiş geçen günkü yazısında. Haklı olarak bu teröre bir son verilmesi gerektiğini söylüyor.
Haklı ama hiç umutlanmasın. Sahillerdeki balıkçı terörünü de, gezi teknesi terörünü de altı yıldır sürekli yazıyorum ama yazılarımın hemen ardından getirilen birkaç göstermelik ve geçici önlem dışında hiçbir şey yapmıyor belediyeler bu konuda. Beş yıl önceki bir yazımın ardından Çamlıbahçe sahil yolunda yürüyenlerin boğazı görmelerini engelleyen gezi tekneleri oradan kaldırılmıştı örneğin. Bir başka sefer ise balıkçıların sahil kaldırımındaki bankları işgal etmesi önlenmişti. Ama dediğim gibi, hep yazıların ardından bir süreliğine uygulanan göstermelik önlemler oldu bunlar.
Daha önce de yazdığım gibi, herkesin geçtiği dar kaldırımlarda onlarca zokalı oltaları fırlatarak balık tutmanın Bebek parkında patlıcan yetiştirmekten farkı yok. Medeni şehir yaşamında insanların birbirlerinin haklarına saygı duyarak yaşaması, bu saygının da belediyelerce garanti altına alınması gerekir.
Oysa bizde belediyeler başka şeylerle meşgul. Şimdi örneğin Arnavutköy Akıntı Burnu'ndaki balıkçı terörü hakkında neden bir şey yapmıyorsunuz diye Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal'a sorsam, ana arterler Büyükşehir Belediyesi'nin yetki alanında diye topu taca atacaktır. Üstelik İstanbul'un en başarılı, en geniş seçmen desteğine sahip belediye başkanlarından biri olmasına rağmen.
Peki o zaman yetkiniz olan ara sokaklardaki kukuletalı park yeri zorbalığına neden kalıcı çözümler bulamıyorsunuz diye sorduğumda da cevap alabilecek miyim? Sorun yetki sorunu değil. Sorun kararlılık sorunu. Beşiktaş Belediye Başkanı karar verse, eminim balıkçı terörüne de kendi yetkileri dahilinde bir çözüm bulur.
Peki neden Büyükşehir Belediye Başkanı'na değil de İlçe Belediye Başkanı'na soruyorsun diyecek olursanız. Tıpkı balıkçı, kukuletacı terörü gibi bir sorun olan havai fişek terörüne yıllardır bir çözüm getirmeyen Büyükşehir Belediyesi’nden umudum biraz daha az da ondan. Havai fişek gösterileri medeni ülkelerde, şehir sınırları dahilinde ancak çok çok özel günlerde yapılabilir. Cumhuriyet Bayramı'ndaki gösteri bunun çok güzel bir uygulamasıydı örneğin. Öte yandan önüne gelenin gerdeğe gireceğini tüm şehre duyurması için havai fişek atmasına izin verilmez.
Neyse ben hâlâ umutluyum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden de Beşiktaş Belediyesi'nden de... Şu balıkçı, kukuletacı ve fişekçi terörüne bir çözüm bulacaklardır...
YouTube yasağı kalksa da sansür bitmiyor
Hafta içinde esen “Yasaklı videolar kalktı, YouTube açılacak” masalına kanıp İnternet'te sansür dönemi bitiyor iyimserliğine kapılınmamalı. Türkiye'de halen 7.000'i aşkın site sansürleniyor. Türkiye sadece YouTube sansürü nedeniyle değil, YouTube da dahil 7.000'i aşkın sitenin sansürlenmesine olanak veren 5651 sayılı yasası nedeniyle İnternet sansürcüsü ülkeler listesinde yer alıyor.
5651 sayılı çağdışı yasa değişmediği sürece bu tip gelişmeler, kısmen sevindirici olsa bile münferit. Yasa değişmediği sürece YouTube ve başka sitelerin başka içerikler nedeniyle sansürlenmesi olasılığı devam edecek. Yasa, hükümet ve devlet tarafından tüm sitelerin tepesinde sallanan Demokles'in kılıcı olarak da kullanılabilecek.
Öte yandan Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Leyla Keser'in konu hakkındaki açıklamaları da bir hukukçu için talihsiz.
YouTube yasağının kalkması umudunu sanki sansüre kalıcı bir çözümmüş edasıyla sunan Leyla Keser, Radikal'den Özlem Karahan'ın haberine göre YouTube yasağının kalkmasının YouTube'un vergi sorununun çözümünü de hızlandıracağını iddia etmiş.
Oysa bir hukukçu olarak Leyla Keser çok iyi bilmeliydi ki YouTube sansürü ile vergi sorunu arasında en ufak bir bağ dahi yok. Ne zaman YouTube sansürü konusu açılsa Türkiye'nin yetkili ağızlardan Google'ın Türkiye'de vergi kaçırdığı tezini gündeme getirmesi, konuyu saptırma çabalarından başka bir şey değil.
YouTube Türkiye'de vergi sorunu nedeniyle değil, 5651 sayılı İnternet yasasına göre sakıncalı içerikler barındırdığı için sansürleniyor. Mevcut yasalara göre bir siteye vergi borcu nedeniyle erişim yasağı getirilmesi hukuken mümkün değil. İşin özü, 5651 sayılı kanun değiştirilmedikçe İnternet sansürü kalkmaz. Cumhurbaşkanı da, hükümet de, muhalefet de yasanın değişmesi gerektiği konusunda hemfikir. Ancak sansürü BlackBerry gibi cihazları da kapsayacak şekilde genişletme çabaları, siyasi iradenin bu konudaki niyetiyle ilgili ciddi kuşkular doğuruyor.
------------------------Yeni Sosyal Medya
www.twitter.com/yurtsan - www.neonebu.com