‘Karargâh rahatsız’ manşeti tipik bir 28 Şubat görüntüsüdür. Sadece 28 Şubat mı? 27 Nisan sonrasının ‘Genç subaylar rahatsız’ manşetini kullananlar farklı bir çağrı mı yapmışlardır! Evet, ‘çağrı’ kelimesi tesadüfen kullanılmamıştır. Atılan bu manşetlerde bir arzunun, bir çağrının olduğunu görmek için fazla bir gayrete ihtiyaç var mı? Bütün militarist dönemde gazetelerde hazırlanan haberlere benzeri başlıklar atılmış, sivil siyaset baskı altına alınmaya çalışılmakla kalınmamış çoğu kez bu tehdit altında seçilmiş hükümetlerin elinden iktidar alınarak militer/ bürokratik kadrolara verilmiştir.
Bunlar yapılarak parlamenter sistem adı altında demokratikleşme yönünde atılan her adım etkisizleştirilip, bürokratik tahakküm geleneğinin tarihsel iktidarını devam ettirmek için anti-demokratik bir düzen yürürlükte tutulmak istenmiştir. Bütün bu tehditlere rağmen seçilmiş hükümetler ileriye doğru bir adım atmaya kalkmışsa, militarist düzenin öngördüğü sınırları aşmışsa, o zaman kaçınılmaz bir şekilde askeri müdahale veya darbeler devreye sokulacaktır.
Darbecinin sesi
Geriye doğru gazete sayfaları taranıp araştırıldığında görülebilecek ilginç bir durumdan bahsetmek isterim. 27 Mayıs’tan sonra neredeyse on yılı aşan bir süre özellikle militarizmin ideolojisini seslendirmeye çalışan gazetelerde sık sık ‘Silahlı Kuvvetler Birliğinin’ açıklamaları yer almaktaydı. Kimse kalkıp ‘kim bu kuruluş, mensupları kimlerdir?’ diye sormuyor sormaya cesaret edemiyordu. Ordusunun kuruluşu Mete Han’a kadar uzanan bir ülkenin ordusunun resmi yapısı içinde hukuk dışı bir ‘Silahlı Kuvvetler Birliğinin’ varlığından açıkça bahsedilmesi, onların uyarı ve tehditlerinin yazılıp konuşulması neden kimseyi şaşırtmamaktaydı? Bunun muhtelif sebepleri vardır fakat bu anlayışın bugün dahi devam etmesi, 15 Temmuz’dan sonra bile sürdürülmesi nasıl bir çarpık zihniyetle karşı karşıya olunduğunun görülmesi açısından önemlidir ve bu meselenin üstünde durmak hayatidir.
Şurası açıktır ki; insanların davranışlarını yönlendiren onların dünya görüşleri, ideolojileri ve bunların üretildiği zihin dünyasıdır. Zihniyetin şekillenmesinin derin kaynakları arasında kurumsal kültürler, tarihsel gelenekler ve bunların yeniden üretilmesini sağlayan zümresel dayanışma ritüellerinin, eğitim biçimlerinin önemli bir yeri vardır. “Askeri darbe ya da müdahalelerin, bir kültürün bir geleneğin içinde belli bir grup zümre ve sınıf tarafından meşrulaştırılıp, toplumsal düzeyde olumlandığı düşünülürse, ülkemizde sadece askerlerin işi olmanın ötesine geçtiği, aydın/bürokrat, medya/sermaye grupları arasında müttefikleri olan bir hareket olduğu daha iyi görülecektir.”
Özgürlükten korkanlar
Basın kuruluşları, gazeteciler, yazarlar, son dönemde TV yorumcuları arasında demokrasi karşıtı kampanyalar yürütenlerin, özgürlük düşmanlarının, Türkiye’nin anti-demokratik süreçlerinde ayrı bir yeri vardır. Hatta bu dönemlerin özel gazete veya dergileri bile vardır. Mesela bir Akis dergisi olmadan 27 Mayıs’ı bugün araştırmak, 12 Mart Müdahalesini Yön dergisi, Devrim Gazetesi olmadan sadece günlük gazeteler incelenerek işin medya boyutunu anlamak da eksik kalacaktır. “28 Şubat süreci tam bir karnavaldır, burada bugün ‘Karargâh rahatsız’ başlığını atan gazeteyle birlikte dönemin en çok satan gazeteleri, ünlü TV habercileri, yorumcuları, hatta utanmadan sivil toplum sıfatıyla sahneye çıkan dönemin ‘beşli çetesi’ hep birlikte adeta çala oynaya müdahalenin hem hazırlanmasında hem de devamında dördüncü kuvvet gibi değil ‘beşinci kol’ gibi çalışmışlardır.”
Şimdi farklı bir yerde duruyoruz. Toplumsal yapı değişmiş, dünya küreselleşme sürecinde farklı bir dönem yaşıyor, Türkler 15 Temmuz’da sivil toplum ve sivil siyasetçilerle en kanlı darbe girişimini mağlup etmiş fakat hâlâ ‘Karargâh rahatsız’ diyerek demokratik süreçleri eleştiren, sivil siyaseti tehdit eden bir hayalet ortada dolaşmaktadır…