Türkiye son 17 yılın bir yıl hariç en zor olanını da büyüyerek kapatmış bulunuyor; hariç dediğim küresel krizin bütün ekonomileri vurduğu ülkemizi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle ‘teğet geçtiği’ 2009’dur ki o sene ekonomi % -4.7 küçülmüştü fakat arkasından iki yıl üst üste 2010’da % 8.5, 2011’de 11.1 büyüyerek, birçok dünya ülkesi krizden çıkmak için uğraşırken şaşırtıcı bir performans göstermişti. O zaman da yazmıştım bütün ümitlerini küresel krizin Türk ekonomisini yani Erdoğan iktidarını çökertmesine bağlayanları hayal kırıklığına uğratan bir ekonomik dinamizm söz konusuydu.
Oysa meseleyi ön yargısız ele almaya çalışmak gerekmez mi? Türkiye bunca uzun bir süredir büyümesini sürdürüyorsa yani 17 yıllık iktidarın büyüme ortalaması % 5.4 ise bunun sebeplerini anlamaya çalışmak gerekmez mi?
ZOR YIL
Ekonominin en zor yıl diye nitelenebilecek 2019’da bile % 0.5 üzerinde bir büyümeyi gerçekleştirmiş olması, üstelik bunun sadece olağan ekonomik ve siyasi şartlarda değil de dışardan, açıkça yapıldığı ilan edilmiş bir biçimde, dövize yönelik operasyonlara ve bölgesel savaş şartlarına rağmen başarılmış olmasını anlamdan ekonomi hakkında bırakınız konuşmayı, tahmin etmeyi, kötü hesap yapanların dahi yanılması kaçınılmazdır.
Ekonomik gelişmenin birinci şartı siyasal istikrardır; bunca yıldır devam eden siyasal istikrar üst üste yapılan seçimlerle güçlenerek bir sistem değişimini de başararak hem piyasa aktörlerine hem dış piyasalara birincisi güven vererek; ikincisi, burada ekonominin olağan şartlarda seyredeceğine dair kanaatlerin her şeye rağmen devam ettiğini göstermiştir.
Bütün operasyon girişimlerine ambargo tehditlerine rağmen, benim ekonomide daralma/durgunluk ya da döviz dalgalanmaları yaşandığı günlerde de ısrarla vurgulamaya çalıştığım, ekonominin bu olumsuzluklara rağmen krize girmeden buradan çıkmasının önemli dinamiklerinden biri olarak gördüğüm ülkenin dış ticaret hacminin üstelikte dış ticaret hadlerini iyileştirerek büyümesidir. Bunun anlamı açıktır, ülke dünya ekonomisinden kopmadan içine kapanmadan sermaye akışıyla olsun, ihracat, ithalat ya da diğer hizmet transferleriyle uluslararası ekonomideki konumunu büyüyerek sürdürmektedir.
BÜYÜMEYE DEVAM
Geçen hafta sonu 2019’un dış ticaret verileri açıklandı. 180 milyar doları aşan bir ihracatı gerçekleştiren bir ekonomi söz konusudur. Bu sebeple sık sık artık döviz fiyatları fırlayacak korkusuna gerek yoktur piyasa aktörlerinin bunu görmesi gerekir. Nitekim ekonominin dolarizasyon kısır döngüsünden çıkması hususunda Ekonomi Bakanı Albayrak’ın gerek bankalar piyasasında, gerekse döviz işlemlerinde yaptığı yenilikler, dış ticaretle ilgili yeni uygulamalar finansal yapıların dayanıklılığını artıran tedbirler gibi düzenlemeler, yapısal sorunların aşılmasında önemli adımlar olmuştur.
Türkiye’nin dış borçlarının ağırlıklı olarak özel sektöre ait olduğu bilinmektedir; 2019’un başında yaklaşık 205 milyar dolar döviz borcu bugün 178 milyar dolardır. Yanisi şu, Türkiye’de devlet de özel sektörde zor yıldan büyüyen bir ekonomiyle çıkmıştır.