Asrın anlaşması diye lanse edilen Filistin’in tasfiye planı için Ramazan’ın bitmesi bekleniyor. Gerçi şimdiye kadar anlaşmanın dikte edilmesi için gerekli şartlar oluşsaydı, Ramazan öncesinde veya sırasında da rahatlıkla ilan edilebilirdi. Fakat planın uygulamaya koyulması için yolunda gitmeyen bazı gelişmeler var gibi durmakta.
Bu gelişmelerden birisi Filistin tarafının hangi parti ve kökenden geldiğinden bağımsız olarak plana sıcak bakmaması. Bu aslında İsrail’in ABD eliyle senelerdir sürdürdüğü işgal derinleştirme politikalarını Filistinlilere kabul ettirme çabalarının da en büyük yanılgısı. İsrail’de bazı çevreler herhangi bir anlaşmanın önünde Filistin’deki İslami yapılanmaların olduğu şeklinde, önceleri kendileri de inanmasa da zamanla dillendire dillendire kendilerinin de inanmaya başladığı bir iddiaya sarıldılar. Filistin tarafının içerisindeki siyasi bölünmelerin Filistin’e dair temel meselelerde büyük farklılıklara sahip olduğu teması sürekli işlendi. Hatta bu ayrıma ciddi yatırım yapıldı. Oysa Kudüs gibi, egemenlik gibi, bazı karşılıklı değişimlerle 67 sınırları gibi temel konularda Filistinli taraflar arasında büyük ayrımlar yok. Dahası bu temel konularda İsrail tezlerini kabul edecek bir Filistinli siyasetçinin Filistinliler nezdinde karşılık görmesi mümkün değil.
Bu ayrımın temel meselelerden ziyade tali ve siyasi konularda olduğunu bugünlerde İsrail ve süreci taşere ettiği ABD yakından deneyimlemekte. Çünkü bir anlaşma söylentisi çıktığı andan itibaren Filistinli tüm mecralardan gelen karşıt sesler, plan için bir baş ağrısı olmaya devam ediyor. ABD’nin Filistin tartışmalarına Filistinlileri davet etmemesi ve anlaşmayı bir dayatma olarak kurgulaması Filistinli tarafların siyasi pozisyonlarından bağımsız olarak anlaşmaya karşı olduğunun en çarpıcı göstergelerinden. Bugünlerde meşhur olan tabirle ABD ‘düğün’ yapıyor ama damadı düğüne davet etmemiş.
Bir diğer gelişme de ABD-İsrail’in henüz bölgesel olarak ihtiyaç duyduğu desteği alamaması. Bazı bölge ülkeleri kendi bölgesel siyasi hesaplaşmalarına destek bulmak için Filistin meselesinde ABD-İsrail’in çabalarına ya destek oluyor ya da sükut ediyor. Fakat henüz metin bile tam anlamıyla ortaya çıkmadan, sadece ABD’nin süreci yönetme şekli ve görevlendirdiği aktörlerin kimlikleri üzerinden bölge halkları nezdinde oluşan tepki, planı dayatmanın çok da kolay bir uğraş olmayacağını gösteriyor. Bölge halkları bu tür dayatmalara, yeni Balfour Deklarasyonlarına, Sykes-Picot parçalamalarına karşı. Bazı devletlerin verdiği destek bile Filistin gibi merkezi bir konuda halkların sessiz kalması için yetmeyebilir. ABD de İsrail de bunun farkında…