Bir daha Türkiye'den bahsederken ağzınızın yanından akıttığınız oriyentalizm salgılarını kendi zihin başkentlerinizde bırakınız. Evet, size diyorum Türkiye'ye aşağılayıcı gözlüklerle bakan yabancı ve Türk pasaportlular. Nesebi itibarıyla oriyentalist olabilen Batılılar ve içselleştirdikleri oriyentalizm sebebiyle salt bir oryentalistten daha fazla çirkinleşebilen Türk pasaportlular.
BU YAZIYI SPİKERDEN DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
Bir süredir ağzınıza doladığınız otoriteryanizmin sözlük karşılığını arıyorsanız, kendi zihin dünyanızda en âlâsını bulabilirsiniz. Ya otoriteryan bir rejimle zaten dünyayı kasıp kavuruyorsunuz ya da otoriteryan zihin dünyanızdaki çirkinliklere gösterdiğiniz itaatle başkalarının- ki bu başkaları kahir ekseriyettir- hayat tarzlarına ve düşüncelerine müdahale ediyorsunuz. Oysa sizin kafanızdakinden başka doğrular da var.
Kendinizi liberal, solcu, entelektüel, aydın, aktör, tiyatrocu, siyasetçi veya paralel STK vs. olarak adlandırmanız önemli değil. Ortak özelliğiniz, hepinizin iyi oynaması. İyi derken, lafın gelişi söylüyorum. Oynuyorsunuz ama "Dünyayı Kurtaran Adam" filminin peluşlu uzaylıları gibisiniz. Ne kıyafetiniz, ne oyunculuk kabiliyetiniz ne de film setiniz, otoriteryan zihin dünyanızın çirkinliklerini örtmeye kâfi geliyor. Siz oynuyorsunuz, biz izliyoruz ve size "tarihin en kötü filmi" unvanını tereddüt etmeksizin veriyoruz. IMDB puanınız 1.4.
İt haplar, kerivan geçer
İşyerinizin kapısındaki tabela beni değil sizi ilgilendirir. Beni ilgilendiren sizin benim hayatıma, tercihlerime ve inandıklarıma müdahalelerinizdir. Yağmurun yağmasından, şimşeğin çakmasından Türkiye'ye ait "baskıcı rejim geyikleri çıkarmanızdır." Sizi bilmem ama ben vatandaşı olduğum ülkeyi önemserim. Onun selametini, itibarını öncelerim. Fakat itibarına yönelik sizinki gibi otoriteryan beyinlerden neşet eden güdümlü saldırılara da "it haplar, kerivan geçer" derim.
Yaratılış gayesinin her şeye muhalefet etmek olduğunu düşünen ergen aydınları bir tarafa koyuyorum. Zira onlar için hava, su gibidir muhalefet etmek. Kafalarında muhalefet etmek dışında bir gündem olmayabilir. Fakat, kendilerinin binbir farklı ajandası uğruna "özgürlükçü" kostümünde Türkiye'ye baskıcı diyerek saldıranlar, Kutsal şimşekler aşkına söyleyin "gerçekten de iyi rol yaptığınızı mı düşünüyorsunuz?" Kendinize örneğin STK deyince gerçek gündeminizin üstünü kapadığını kim söyledi size? Veya kendinizi liberal vs. diye adlandırınca gerçek gündeminizin unutulduğu fikrine iten şey nedir?
Delikanlım
Bugünlerde her isim bir sıfata gereksinim duyuyor. İslamcısından paralel devletçisine, aydınından sanatçısına kadar herkesin ihtiyaç duyduğu sıfat, "delikanlı". Delikanlı derken delikanlılığın kitabını yazan "Aynalı Tahir"den bahsetmiyorum. Gündeminin ne olduğunu açık, net ve kostümlere ihtiyaç duymadan söyleyenden bahsediyorum. Delikanlı kelimesi çok maskülen veya amiyane gelebilir belki size. Ama daha iyi bir kelimemiz yok. Daha iyisi bulunana kadar aradığımız delikanlı İslamcı, delikanlı sanatçı, delikanlı siyasetçi, delikanlı cemaatçi vs. olacak. Çıkacak diyecek ki başkalarının özgürlükleri benim umurumda değil, ben ortamlarda "cool" görünmek için özgürlük falan diyorum. Çıkacak diyecek ki başkalarının özgürlükleri benim umurumda değil, ben paralel yapımın devleti ele geçirmesi için özgürlük kelimesini kullanıyorum.
Çıkacak diyecek ki başkalarının özgürlükleri benim umurumda değil, ben hükümet veya Erdoğan devrilir ümidiyle özgürlük lafzını ağzıma sakız ettim. Çıkacak diyecek ki başkalarının özgürlükleri benim umurumda değil, ben özgürlük kelimesini ucuz siyasete alet ediyorum....
Maalesef özgürlük kelimesiyle yangında kül bırakmayanların büyük çoğunluğu bunları çıkıp söylemiyor. Peki gerçekten de inanarak ve ilkeli bir şekilde özgürlük diyen ve isteyen yok mu? Var ama azlar. Başımın tâcılar. Onlar ormanın derinliklerinde gizli bir köyde yaşıyorlar. Eğer siz de uslu birer çocuk olursanız, onları görebilirsiniz.