Türk siyasi tarihinin kırılma noktası 15 Temmuz’un yıldönümü yaklaşıyor. Bu hafta boyunca o unutulmaz gece ve sonrasını anmak için yüzlerce program yapılacak. Bir taraftan şehitlerimiz yadedilip, gazilerimize ve ülkenin selametine dua edilirken; diğer taraftan da 15 Temmuz’un planlayıcısı ve uygulayıcısı Fetullahçı Terör Örgütüyle Mücadele’ye ilişkin yorumlar yapılacak. Zannımca 15 Temmuz’u anmanın en etkin yolu FETÖ’yle en etkin şekilde mücadele etmektir. FETÖ’yle siyasi, polisiye, sosyolojik ve dini mücadele gevşemeden ve belli bir strateji dahilinde yürütülmeye devam edilmeli.
15 Temmuz’un salt bir darbe girişimi olmadığı konusunda birçok kişi hem fikirdir. Geriye doğru baktığımızda o gece atlattığımız badirenin tamı tamına bir işgal girişimi olduğu açık. Fiziki işgal, manevi işgal, ekonomik işgal… Türkiye’nin anahtarlarının devren teslim alınması ve başka aktörlerin kullanımına sunulması 15 Temmuz planının merkezinde yer alıyordu.
Bir süredir hem FETÖ’nün mesiyanik militanları hem de hayatları belli dönemlerde FETÖ’yle kesişmiş kesimler bu haklı mücadeleyi sulandırmaya, anlamsızlaştırmaya çalışıyor. Batı’nın önyargılarını arkalarına rüzgar olarak alma gayretindeler. Sapla samanı birbirine karıştırmak için yamalı bir bohçada hem kendi hesaplarını görüyorlar hem de zamanında istifade ettikleri FETÖ’ye nefes aldırmak için bedenlerini ortaya koyuyorlar. Bir nevi ‘vefa’ gösteriyorlar FETÖ’ye. Dertleri ‘adalet’ olsaydı, 15 Temmuz ve sonrasında darbe davalarını sulandırmaya değil, ?dikkatleri dağıtmaya değil,? darbecilerin hak ettikleri en ağır cezayı almasına ?destek verirlerdi
15 Temmuz’u sulandırma çabası yaygın. Hele FETÖ’yle mücadele ediyormuşçasına Fetullahçılığa devam eden kriptolar dikkatlerden kaçmıyor. FETÖ’nün tabiatı tam olarak bu değil mi zaten? Ne inandıklarını söylerler ne de söylediklerine inanırlar. Takiyyenin hayat tarzı olduğu bir inanıştan, her an toprağın altından çıkmayı bekleyen zombiden başka bir insan tipi çıkmaz. Mesiyanik düşüncelerle iğfal edilmiş beyinler, birbiri üstüne boşa çıkan kehanetlerden sonra bile bu mesiyanik külte vahiy derecesinde imana devam ediyorsa ortada sadece siyasi değil, sosyal psikolojik bir sorun da vardır. Gerçek dünyayla bağ, hakikatle ilişki kesildiği andan itibaren ortadan kaybolmuştur. Sahte dünya gerçekle yer değiştirmiştir.
HHH
Son bir senede tüm sulandırma çabalarına rağmen özellikle terörle mücadelede kat edilen yol çarpıcı. Güvenlik kurumlarındaki temizlenme operasyonlarının sonrasında Fırat Kalkanı Harekatı’yla Suriye’de DEAŞ’a, içerdeki operasyonlarla PKK ve DEAŞ’a tabiri caizse kök söktürüyor Türkiye. Girilmeyecek yerlere girildi. Güvenlik güçleri FETÖ boyunduruğundan kurtulup, sadakati Türk devletine olan mensuplar sahaya sürülünce ancak sonuç almak mümkün olabildi. Fırat Kalkanı’nın 15 Temmuz sonrasında yapılması tesadüf değil; içerdeki parazitlerin temizlenmesi Türkiye’nin önünü açtı.
O gecenin kahramanı Türk halkı, sivil irade ve Cumhurbaşkanına sahip çıkarak tam anlamıyla bir destan yazdı. Bundan sonra da pür dikkat mücadeleye devam etmekten başka şansımız yok. Allah bu ülkeye bir daha 15 Temmuz’lar yaşatmasın.
Not: FETÖ’nün örgütsel-zihinsel yapısına dair bilgilendirici bir çalışma olan, Enes Bayraklı’yla birlikte derlediğimiz SETA yayınlarından çıkan ‘FETÖ’nün Anatomisi’ kitabını dikkatlerinize sunarım.
SETA’nın 15 Temmuz’un yıldönümünde yayımladığı diğer birçok çalışmaya da bakmanızı öneririm.