Eğitim alanında o kadar çok yazacak konu var ki hangisini yazacağımı şaşırdım. Öğretmen atamaları, FATİH projesi, kesintili 12 yıllık zorunlu eğitim planı, bakanın olgunluk sınavı ve açık uçlu soru sorulacağı açıklaması. Ama ben bugün bunları yazmayacağım. Geçtiğimiz günlerde İzmir'de Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) ile Bahçeşehir Üniversitesi'nin 'Dünya Değerler Araştırması' toplantısı için bir araya gelme şansı buldum. Orada kendileriyle yaptığımız bir sohbetti aktarmak istiyorum.
Konu; eğitime katkı. EGİAD yöneticileri işadamları olarak eğitime yaptıkları katkıları anlattılar. Yaptıkları işler gerçekten takdir edilecek cinsten. Hepsi henüz otuzlu-kırklı yaşlarındalar ama yaptırdıkları okullardan ve dersliklerden bahsederken takındıkları olgun tavırları dikkatimi çekti,
Girişimcilik ve yeteneklere yönelik bir çalışma yapıp yapmadıklarını sordum. Anlattılar ama girişimciliği doğal olarak gençlere yönelik değil iş kurmak isteyenlere yönelik bir çalışmayla anlattılar.
Sonuç olarak ülkemizde iş çevresi 'eğitime destek' dediğimizde ya okul yaptırmayı ya da MEB'e bağış yapmayı anlıyorlar. Peki, bu doğru mu? Bunun doğru olmadığını size tek bir çıkarımla anlatmak isterim. İşadamları okul yaptırdıklarında okulun fiziki yapısı ne olursa olsun sonuçta eleştirdiğimiz tekdüze yapının içine bir okul daha katmış olmuyorlar mı? Yani öğretmeni MEB atayacak, müfredat aynı müfredat, sistem aynı sistem değişen bir şey yok. Bunun yerine ne yapılabilir? İşte anahtar soru bu: Ne yapılabilir?
Ben işadamı veya işadamlarının kurduğu dernek yöneticisi olsaydım, bulunduğum yerde bir yetenekli çocuk bulur ve onun eğitimini son noktaya kadar desteklerdim. Bunu daha somutlaştırayım, örneğin EGİAD okul yaptırmak için harcadığı parayı geçen yıl İzmir'de SBS birincisi olan veya LYS birincisi olan çocukların bundan sonraki eğitimine harcasaydı sonuçta beş-on yıl sonra İzmir'in, Türkiye'nin dünya çapında iki büyük bilim insanı olurdu.
Başka çareler de var. Zeki ve yetenekli çocukları yurtdışında okutmak, seçilen bir öğrenciyi örneğin Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi'nde okutmak gibi... Şunu anlatmaya çalışıyorum. Bu ülkede her yıl SBS' de 1-2 yanlışla derece yapan en az 500 öğrenci, ÖSYS'de derece yapan en az bin öğrenci var. Dünyanın en zeki insanları arasında yer alan bu çocuklar ne oluyor? Birileri bunları desteklemek zorunda yoksa işlevsiz bir sisteme bir bina daha katmak bize bir şey kazandırmıyor. Yapılması gereken bu ülkeye geleceğe taşıyacak beyinleri bulmak ve desteklemek.
Buradan bütün iş çevresine sesleniyorum. Okul yaptırmak ve derslik yaptırmak yerine bu ülkenin geleceğine yatırım yapın ve bir beyin de siz bulun. Gelin bundan sonra her ilden en az bir çocuğu seçelim ve bu çocuğun eğitim sürecini siz yönetin. İşte o zaman eğitime katkı yapmış olursunuz. İlinizde SBS'de, LYS'de ilk 10'a giren çocuklara sahip çıkın. Onları kendiniz gibi girişimci yapın. Eğitimlerini siz üstlenin. İşte o zaman her yıl bu ülkeye en az 1000 beyin kazandırırız ki o zaman bu ülkenin gerçek büyüklüğü ortaya çıkar.