Son günlerde eğitimin gündemi oldukça hızlı ve dolu, bir taraftan MEB, SBS üzerine çalışıyor bir taraftan 2013 yılına kadar ortaöğretimde yeniden yapılanma çalışmaları yürütüyor. Bu çalışmalan yaparken eğitimcilerle bir araya gelmekten imtina etmiyor.
Geçen hafta SBS ile ilgili Ankara'da çok geniş katılımlı, MEB yetkilileri, TOBB eğitim meclisi, TÖDER, GÜVENDER, ÖZDEBİR ve akademisyenlerin katıldığı bir toplantıda bulundum. Cesurca SBS masaya yatırıldı.
Herkes konuştu, fikrini söyledi.
Toplantıyı çok anlatmayayım. Sonucunda çok önemli bir öneri çıktı ki, bence ders niteliğindeydi.
SBS, kelime anlamı olarak seviyeyi ölçen ve değerlendiren bir sınavdır. Yani dünyanın birçok ülkesindeki başta ABD olmak üzere kullanılan ve her yılın sonunda okulları, öğretmenleri ve müfredatı ölçen ortaya çıkan eksikliklere göre programları yeniden düzenleyen bu vesile ile de öğrencilerin öğrenme eksikliklerini teşhis eden bir sistemdir. Herhalde hiçbirimiz böyle bir sınava hayır demiyoruz. Ancak bu SBS, bizde uygulandığı haliyle bazı sorunlar doğurmakta. Biz tabii ki okulları ölçmeliyiz hatta öğretmenlere karne verip belki de maaşlarını bu sonuçlara göre belirlemeliyiz. Böylece çalışanı ve daha iyi öğreteni ödüllendirmiş ve verimliliği arttırmış oluruz değil mi? Ama biz ne yapıyoruz SBS'yi OKS'nin yerine üç aşamada sürekli yerleştirme yapma amacıyla kullanıyoruz.
Böylece SBS, gerçek amacına değil başka amaca hizmet etmiş oluyor.
Toplantıya katılan başta TÖDER Başkanı Enver Yücel olmak üzere dershaneciler yerleştirme sınavının tek sınav olmasının eğitim açıdan doğru olduğunu söylediler. Bu söz üzerine MEB yetkilileri donup kaldılar çünkü dershaneler hep sınav isterler diye siz de düşünüyorsunuz değil mi? Ama öyle olmadı.
Dershaneciler bu ülkenin çocuklarının yararına tavır koydular. Sonuçta önerilen sistem, liselere yerleştirme yapmak için 8. sınıfın sonunda tek sınav yapalım. Ama okullan ölçmek, öğretmenleri değerlendirme için 6. ve 7. sınıfta SBS yapalım. 6. ve 7. sınıfta yaptığımız SBS yerleştirmeye etki etmesin. Ama o hepimizin şikâyetçi olduğu yılsonu başarı puanını bu SBS sonuçlarından alabiliriz.
Böylece hem okula ilgi artar hem de öğrenci üç yıl stres yaşamaz dendi. Şimdi bu öneri ne kadar makul değil mi? Kapalı kapılar ardından aldığım bilgilere göre sayın bakanımız bu öneriye çok sıcak bakıyormuş. Aklın yolu bir, aklınıza sağlık Sayın Yücel.
Şimdi gelelim ikinci konuya yani geçenlerde MEB'in bir genelge ile duyurduğu 2013 yılına kadar tüm genel liselerin Anadolu veya meslek lisesine çevrilme işine.
Şimdiye kadar yazan herkes olumsuz baktı.
Ama bence MEB bu projeyi iyi anlatamadı.
Şimdi bir düşünün ülkemizde genel lise diye tanımladığımız mahalle liselerimiz var. Bu liselerden her yıl 100 öğrenci mezun oluyorsa bu öğrencilerin ancak 8 tanesi üniversiteye gidebiliyor. Peki kalan 92 ne oluyor orası meçhul. Eğer bu öğrenciler meslek lisesinde okuyor olsalardı. En azından mesleki eğitim aldıkları için o alanda bir şeyler yaparlardı.
O da olmayınca direkt kahve köşelerine. Bu proje ile ne yapılacak. Birincisi genel lise eğitimi alan öğrencilerin tamamı sınavla seçilecek böylece üniversite eğitimi alabilecek olan öğrenciler bu okullara gelecek. Kalanlar ise meslek liselerine gidecek oradan başanlı olursa üniversiteye olamazsa mesleğini yapacak. Böylece büyük bir sorun çözülmüş olacak. Ama bu projenin başarılı olabilmesi için öncelikle iyi anlatılması, sonra bütün genel eğitim yapan fen, Anadolu, sosyal bilimler vb. okullara sınavla öğrenci alınmalıdır. Kalan öğrenciler için yeni meslek liseleri yapılmalı ve okullar geliştirilmelidir. Aksi takdirde bu proje kağıt üzerinde kalır. Burada amaç okulların tabelasını değiştirmek değildir. Eğer tabela değiştirerek başarı olacaksa her okulun kapısına fen lisesi yazalım olsun bitsin.
Ne diyelim umarım bu çalışmalar siyasi kaygılara yenik düşmez. Çünkü eğitim şart...