Eğitimle ekonominin, eğitimle kalkınmanın, eğitimle gelişmişliğin, eğitimle demokratikleşmenin ilişkisini sürekli buradan anlatmaya çalışıyorum. Ülke kalkınmışlığı ve refahı için üretim, üretim için yeni ekonomi şart. Peki, bu ekonomi bilgi ve teknoloji temelli ise bunun içinde eğitim şart. Peki ama bu eğitim nasıl bir eğitim? Bunu size bir ekonomistten alıntı yaparak anlatmak istiyorum; Prof. Dr. Emrah Aydınonat hocadan yazacağım. Neden mi eğitimin ne kadar önemli olduğunu en güzel onlar anlatıyor.
Dünya Bankası raporuna göre, başarılı, yani iktisadi büyüme sağlayacak, bir eğitim reformunun, üç ayağı var: Birinci ayak, fiziki eğitim yatırımlarından oluşuyor. Okul yapmak, sınıflara sıra koymak, çocuklara tablet dağıtmak falan hep bu birinci ayakta oluyor. Ne var ki, bunları yapmak tek başına yeterli değil. Bu alanda ne yaparsanız yapın üretken ve yaratıcı insanı geliştiremezsiniz.
İkinci ayakta, eğitim sistemindeki tüm aktörlerin, kaliteye odaklanmasının teşvik edilmesi gerekiyor. Ayrıca, kalite için ezbere değil, yaratıcılığa odaklanılması şart. Soru soran, sorgulayan gençler değil, otoriteye itaat eden gençler yetiştirmek için yapılan eğitim reformları yaratıcılığı körelttiği için iktisadi büyümeye katkı yapmıyor. Öğretmenlerin ve yöneticilerin kaliteye odaklanabilmesi için öğrencilerin ve velilerin de kaliteli eğitim istemesi gerekiyor. Bunun için kaliteli eğitim almanın getirisinin yüksek olması lazım. Her şeye rağmen, bir şekilde eğitim kalitesini artırsanız bile, eğitimli nüfusu istihdam edecek yenilikçi, Ar-Ge odaklı yerli veya yabancı firmalar ülkenizde yatırım yapmıyorsa, eğitime yaptığınız yatırım da büyümeye fazla katkı yapmıyor. Özetle, eğitim reformlarının iktisadi büyümeye dönüşmesi için özgürlükçü bir eğitim sistemi ve yaratıcı yatırımları teşvik eden özgür bir iktisadi ve sosyal ortam gerekiyor. Böyle bir ortamın oluşması için ise demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve özgürlüklere ihtiyaç var. Bu da bizi eğitim reformunun üçüncü ayağına getiriyor.
Nedir bu üçüncü ayak? Kamuya hesap verebilirlik! Bu ayak, eğitim politikalarını yönetenlerin, öğrencilerin, velilerin ve uzmanların görüşlerini dikkate almasını ve başarısız politikalar için kamuya hesap veriyor olmasını gerekli görüyor. Kamu otoritesinin hesap verebilir olması için, dolayısıyla da eğitim reformunun üçüncü ayağının yere sağlam basabilmesi için en başta kamu otoritesinin vatandaşı dinlemeye ve hesap vermeye niyetli olması gerekiyor. Türkiye’de bu konuda sıkıntılar olduğunu görmek zor değil. 4+4+4 reformu sırasında kamu otoritesinin velilerin, öğrencilerin ve uzmanların şikâyet ve önerilerini pek dikkate almadığını ve ortaya çıkan sorunlar nedeniyle kamuoyuna hesap vermediğini görmüştük. Bugün de eğitim politikalarıyla ilgili hoşnutsuzluklar var.
Kamu otoritesinin vatandaşı dinlemesini ve hesap vermesini sağlayabilmenin yolu yüksek standartlarda bir demokrasiden geçiyor. Birincisi, özgürlüklerin güvence altına alınmış olması gerekiyor.
Özetle Türkiye’de, başarılı bir eğitim reformu için gerekli olan üç ayaktan ikisi yere sağlam basmıyor. Eğitimde gelişme dediğiniz şey sınavları değiştirmekle, öğretmen atamakla, okul yapmakla olmuyor. Eğitimde gelişme için iki kavrama odaklanmamız şarttır bunlar; kalite ve hesap verebilirliktir.