Size bugün iki farklı ülkeden örnekle dünyanın eğitimde geldiği noktayı anlatmaya çalışacağım. Birinci örneğimi bir konferans için bulunduğum Almanya'dan vermek istiyorum. Katıldığım konferansta Berlin Eyaleti Eğitim ve Bilim Bakanı Sandra Scheeres konuşmacıydı. Bayan Scheeres konuşmasında eğitim alanında yaptıkları değişimi anlattı. Konferansın soru cevap kısmında bir soruya öyle bir yanıt verdi ki bunu yazmalıyım dedim. Bakan 'Almanya'da okullarda ister kamu olsun ister özel olsun öğrenme sorunu yaşayan, daha iyi öğrenmek isteyen veya ABİTUR'a (abitur Almanya'da üniversiteye yerleştirme kriteridir) hazırlanmak isteyen öğrencilere yönelik yapılan uygulamaların bütçesini biz veriyoruz. Yani bir okul 50 öğrencisine okul bitiminde etüt, kurs yapmak istiyorsa bize başvuruyor, bunun bütçesini veriyoruz, okul da öğrencilerin eksiklerini kapatıyor' dedi ve devam etti: 'Ancak son bir yıldır bu kursların okulda yapılması çok da verimli olmayınca, biz dışarıda başka kurumlar kurulmasını ve öğrencilerin buralarda öğrenme eksikliklerini tamamlamasını destekliyoruz' dedi. Bunun Türkçesi şudur: Okulların yetmediğinin farkındayız veya öğrencilerin daha fazla öğrenmek ve daha iyi öğrenmek taleplerini hükümet olarak her türlü destekliyoruz. Son 3 yılda Almanya'da bu okul dışı kurslar % 50 oranında artmış. Buyurun buradan yakın. Biz de dershaneleri kapatmaya çalışıyoruz.
DÜNYAYA ÖRNEK MODEL
İkinci örneğim ABD'den... ABD New York'da bir lise türünden bahsetmek istiyorum: 'Ön üniversite liseleri' Bu liseler öğrencilere 6 yıl eğitim veriyor. Öğrenciler bu eğitim sırasında okulun anlaşmalı olduğu şirketlerin isteği dersleri de müfredatına koyuyor. Örneğin bu okulun anlaşmalı olduğu şirketin birisi de Microsoft. Bill Gates bu okulda teknoloji ve yazılım dersleri okutulmasını istemiş. Okutuluyor da sonra bu çocuklar bu şirketlerde stajlar yapıyor. Öğrenciler mezun olduğunda bu şirketlerde işe başlıyor. Okulun bahçesi yok, kapıları 90 santimetre değil, müfredatı esnek, isteyen öğrenciye okulda üniversite hazırlık kursu yapılıyor. Ha bir de unutmadan bu okulun öğrencilerinin aldığı dersler gittikleri üniversitede kredi olarak sayılıyor. Şimdi buyurun...
Bu iki örneği niye verdim. Geçen hafta da yazdım, eğitime her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor dünyada. Hal böyle olunca bütün devletler eğitim kurumları açılmasını teşvik ederken biz en başarılı eğitim kurumlarını kapatmaya çalışıyoruz. Almanya'ya desek ki bizde böyle kurumlar var biz bunlara dershane diyoruz size versek olur mu? Alman hükümeti havada kapar çünkü kendisi bunu kurmaya çalışıyor. Allah aşkına bırakın dershanelerle uğraşmayı eğitim alanında dünyaya örnek bir modeliniz var siz bunu dünyaya yaymak yerine siz bunları kapatmaya uğraşıyorsunuz.
HÜKÜMET TEŞVİK VERSİN
Önerin ne peki diyeceksiniz, önerim şudur: Hükümetimiz öğrencilere teşvikler versin. Örneğin yeşil kartı olan vatandaşların çocuklarının dershane ücretinin % 75'ini devlet % 25'ini dershaneler karşılasın, öğrencilerin % 10'unu dershaneler tam burslu okutsun ki zaten okutuyor. Geriye kalan öğrencilerin dershane ücretinin yarısını devlet yarısını veli ödesin. Ancak bu burslar başarı karşılığı olsun. Görün bakalım neler oluyor. Bunun maliyeti sadece 600 milyon TL'dir. Yani sınıfta kalan öğrencilerinin maliyetinin sadece yarısı kadardır.
Şimdi örnekler açık, çözüm açık...