Biz beyefendiye “Bu nasıl bir kıyaslama, kıyaslayacaksan vandallarla, baltacıları kıyasla” dedik, o kalkıp ruh çağırdı.
“Gezi ruhuymuş”
“Neredeysen çık ortaya” diye sesleniyor.
Vandallara çağrıda bulunarak; “Eğer Gezi diye bir ruh varsa Mısır’daki katliamlara sessiz kalma, çık yürü, burada ‘nema’ var” diyor.
“Mühendislik” devam ediyor anlayacağınız.
Gezi ruhu diye bir şeyin olmadığını o herkesten daha iyi bilir. Bilir de; onun derdi Gezici vandalları Mısır’daki masum kanı üzerinden meşrulaştırmak.
Pehh!
Bilmiyor ki; Mısır’daki darbe ve katliamlar olmasaydı, Türk halkının bir kısmı daha hâlâ Gezi’nin bir ruhunun olduğunu düşünecekti.
Takke düştü, kel göründü.
Gezi’nin ruhsuzluğu ortaya çıktı.
Ve son bir not;
Şu Gezici ruhsuzların sanatçısından siyasetçisine hatta gazetecisine Mısır’daki katliamları elleri morarırcasına nasıl alkışladığını hiç mi görmedin?
Gözlerin görmüştür de, ruhunu bilmem!
Başbakan’ı ilk kez bu kadar çaresiz görmüştüm
Ne şiir okuduğu için hapse düşmesi ne de siyasi yasaklı hale gelip arkasından atılan “Muhtar bile olamaz!” şeklindeki sevinç çığlıkları.
Hatta elhamdülillah dediği için partisinin kapatılmak istenmesi.
Dahası 27 Nisan bildirisi, suikast girişimleri, hasta iki yıl ömrü kaldı dedikoduları.
Hiçbiri Başbakan Erdoğan’ı bu kadar çaresiz bırakmamıştı.
Ta ki büyük Gezici ruh çıkıp; “Köprü yaptırmayız, havaalanı istemiyoruz, enerjide dışa bağımlı kalacağız, boğazlardaki hakimiyetsizliğimize son vermek için Kanal İstanbul’a müsaade etmeyiz deyinceye kadar.
Martta kar yağar demiştim ya
Eylül sıcak geçerse martta kar yağar demiştim ya; alkışlayan da oldu üzerine alınıp tepki veren de. Biri de mesaj atmış “kafanı yorma, kar lastiğimiz de zincirimiz de var” diyor.
Sanki ben “eylül
sıcak geçecek, tomalar serinletecek” dedim.
Sandık diyorum, seçim diyorum, halk iradesi diyorum, feraset diyorum.
Anlamıyor!
Gezicizm
Şayet benden önce bir başkası kullanmadıysa bu yeni izm-in isim babası benim. Ne olduğunu tam olarak ben de bilmiyorum. Lakin bir parça da olsa anlatabilirim.
Erdoğan’ın Mısır’daki katliamlara sessiz kalan Batı’yı ve BM’yi eleştirirken demokrasi konusunda sarf ettiği sözler tepki çekmişti.
Niyeyse?
Aslında kastının ne olduğunu herkes anladı. Lakin son zamanların “sözü itibarsızlaştırma” çabası var ya; bunu yaptılar. Önce sözü, sonra söyleyeni.
Neyse.
Taktık ya bir kez şu Gezici ruha; onların demokrasi anlayışlarını bir parça hatırlatayım istedim.
Gezicizm’in ne olduğu da anlaşılır belki. Gezi olayları esnasında, “parkın agresif sakinleri” bir bildiri yayımladılar.
Sözüm ona demokrasi adına, diktatörden kurtulmak için!
İşte o bildirinin maddeleri:
- Erdoğan istifa edecek, bir daha asla aday olmayacak. (Bak sen!)
- Oluşturacağımız halk konseyi, yeni başbakan ve bakanları kurayla belirleyecek. (Kemal Bey’in başbakan olma ihtimali bu metotla daha çok görünüyor)
- Camiler halka açılacak. (Ne demekse, hâlâ çözemedim?)
- Herkesin sadece bir evi ve arabası olacak. Fazlası ellerinden alınacak. (Kapitalist baronların finanse ettiği kalkışmanın en ucube talebi)
Böyle gidiyor liste. Kimsecikler de tepki vermemişti. Demek ki iyi bir şey!