Yakıyorlar, yıkıyorlar, öldürüyorlar, yağmalayıp talan ediyorlar…
Sokakları savaş alanına çeviriyorlar.
Kemal Kılıçdaroğlu'na, Aydın Doğan'a, Fethullah Gülen'e, Cem Boyner'e, Mustafa Koç'a, Ekrem Dumanlı'ya güveniyorlar…
İngiltere'ye, İsrail'e, Amerika'ya, Almanya'ya güveniyorlar…
Suçsuz, günahsız, ilgisiz, alakasız 22 yaşındaki Burak Can'ı taammüden öldürüp, böbürlenerek cinayeti üstleniyorlar.
Aydın Doğan'a, Ekrem Dumanlı'ya güveniyorlar…
Cinayeti üstlenen bir örgüt olmasına rağmen, "elektrikleri söndürüp öldürmüşler" diyerek katile arka çıkan Kemal Kılıçdaroğlu'na güveniyorlar.
"Karşıt gruplar arasında çıkan çatışmada öldü" yalanını uydurup gerçeği karartmaya çalışan Gezici ve Cemaatçi medyaya güveniyorlar.
Yayımladığı taziye mesajıyla mezhepsel bir çatışmaya çanak tutan Fethullah Gülen'e güveniyorlar.
Casuslar, işbirlikçiler, vatan hainleri, 28 Şubat soyguncuları, darbeciler; hepsi el ele hükümeti devirmek için yırtınıyorlar…
Biliyorlar ki zaman aleyhlerine işliyor.
Biliyorlar ki, bu millet on beş gün sonra kendilerinden hesap soracak.
Biliyorlar ki, yolun sonu.
Bu yüzden ele ele, omuz omuzalar.
Eski Türkiye'yi özlüyorlar.
12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı arıyorlar.
Bir başbakan daha asmanın, zehirlemenin, devirmenin hayaliyle yanıp tutuşuyorlar.
PKK teröründen daha büyük bir terör arzuluyorlar. Tüm şehirleri ateşe vermek istiyorlar.
Ey bu vatanın evlatları; tek hedefleri var, senin geleceğini, çocuklarının, torunlarının geleceğini çalmak.
Ve bir doksan yıl daha seni köle bırakmak.
Daha önce başardın, bugün de başarırsın.
12 Eylül'de, 28 Şubat'ta bir benzerini gördüğün bu oyunu ancak ve ancak sen bozarsın.
Çoğu gitti azı kaldı.
Allah yardımcın olsun.