Sizce de Süreyya Yalçın'ın bir derginin genel yayın yönetmeni olması gülünemeyecek kadar acıklı bir durum değil mi?
Haberiniz yok mu?
Sonunda birileri Süreyya Yalçın'a meslek bulmaya karar vermiş. Ve en uygun sektörü de bulmuşlar.
Hadi medyaya sokalım bizim kızı demişler.
Ama öyle Helin Avşar falan gibi değil.
Neticede bir ağırlığı olmalı.
E yönetici olsun o halde...
Öyle editörlük falan da olmaz, hafif kaçar. Zaten bizim kızın yazıyla-çiziyle de pek arası yoktur.
Tamam yayın yönetmeni olsun o halde...
Tahminlerime göre üç aşağı beş yukarı böyle bir diyalog sonucu gerçekleşmiş büyük bir hamledir Süreyya Yalçın'ın yayın yönetmenliği.
Yüzlerce başarılı, sağlam, eski dergici, işsiz gazeteci evlerinde otururken, mesleğimiz adına kabul edilemeyecek bir seçimdir.
Lüks ve rafine hayatın simgesi olarak çıkartılan aylık bir dergi, adı da Best Of Luxury Bazaar...
Kıyafetleri, hali-tavrıyla herhangi bir 'zevk' belirtisi göstermemesine rağmen dergiyi Süreyya Yalçın'a yaptırma kararı almışlar işte.
Hangi özelliği bu kararı aldırmış, bu kararı alanlar kimmiş, bu yaratıcı, dergicilik sektöründe devrim olabilecek fikrin sahibi kim onu da bilmiyoruz.
Hadi diyelim dergiyi önemsemedik, 'Bize ne ya' dedik. Peki ya o dergide çalışanlar? Onları da mı umursamayacağız.
Peki onlar ne yapsınlar?
Yayın yönetmeninizin Süreyya Yalçın olduğunu düşünsenize...
Sinir krizi geçirmez misiniz?
Birçok meşhur yönetici ve köşe yazarı, dergilerde çalışarak buralara geldi.
Kimi bahçe dergisi hazırladı, kimi erkek, kimi alışveriş. Yani herkesin hemen hayalini kurduğu işi bulması zor. Önce bir yerden başlamak, bir yayın kuruluşuna 'kapak atmak', orda pişmek, bir şeyler öğrenmek sonra hedefine doğru ilerlemekten başka şansın olamayabiliyor...
Birçoğumuz bu yoldan geçtik.
Ama hiç birimizin yayın yönetmeni Süreyya Yalçın değildi.
Olsaydı nasıl olurdu, hayal bile edemiyorum. Ama bir gazeteci adayının, bir medya emekçisinin, bu kadar zulme maruz kalıyor olmasına çok üzülüyorum...
Bugün Süreyya Yalçın'ı yayın yönetmeni yapan, kim bilir yarın neler
yapar...
Nazım Durak sen nasıl bir adamsın?
Hatırlarsınız; Terlik Hanım günlerden bir gün beni bir çete mensubu olmakla suçlamış, eteğini bacağının arasına sıkıştırıp, iki elini de beline koyarak 'Ben açacağım senin dosyanı' diye çemkirmişti.
Bunun üzerine hakkında iddia edilen bazı konuları (Ufuk Güldemir tarafından kovulmak gibi) yazmıştım. O gün telefonum çaldı. Arayan Nazım Durak'tı.
Şimdi tekrar anlatmama gerek yok aslında, o günlerde tüm detaylarıyla aramızda geçen konuşmaları yazmıştım.
Nazım Durak, Terlik Hanım'ı bila ücret, haber karşılığı ameliyat ettiğini, o haberlerin de hiçbir zaman yapılmadığını
söylemişti.
Sinir krizi geçiren Terlik Hanım, bir fiş ortaya çıkartmış ve Nazım Durak'a 250 TL ödediğini açıklamıştı.
Bunun üzerine Nazım Durak, 'Gözaltı torbalarını aldım, burnunu yeniden yaptım. Bu ameliyatlar 250 TL'ye yapılabilir mi? O pansuman için geldiğinde alınan muayene ücretinden başka şey değil' demişti.
Aradan geçti epey bir vakit.
Nazım Durak'la birkaç defa konuştum.
Terlik Hanım tarafından sıkı bir tehdit bombardımanına uğradığını anlatıyordu, gülüyordu, gayet rahattı...
Bizim gazetenin hukuk servisine 'Beni tanık yazdırın' dedi..
Hatta mahkemeden bir hafta önce aradım 'Sorun yok, mahkemede görüşürüz' diye konuştu.
Ne mi oldu?
Dava günü geldi çattı.
Kendisi mahkemeye bizim tanığımız olarak çağrılmış olmasına rağmen gelmedi.
Gelmediği gibi mahkemeye 'Hastamın bilgilerini kimseyle paylaşamam. Doktor-hasta ilişkisine kimse karışamaz. Ve ben yapılan ameliyatların bedeli olan ücretimi aldım' diye bir yazı gönderdi.
Şimdi biri bana anlatsın,
Tüm bu hikayeyi ben mi uydurdum?
Hayır.
Herkes bunun Nazım Durak tarafından bana anlatıldığını ve yazmam için de izin verdiğini biliyor mu?
Evet.
Tüm o yazıları ben zaten Nazım Durak'ın ağzından yazmadım mı?
Peki bu nedir şimdi?
Koskoca profesör, yaşını başını almış bir doktordan bahsediyoruz..
'Madem korkup kaçacaktın o halde neden girdin bu işe?' diye sormazlar mı adama...
Yakışır mı sana bu alicengiz oyunları?
Kim sana güvenir bundan sonra?
NOT: Bugünden itibaren cumartesi günleri de buradayım, beklerim.