Türkiye, Avrupa’nın en çok tuz tüketen ülkesi. Sağlık otoritelerinin önerisiyle bunu azaltmak için çeşitli yasal çalışmalar yapılıyor. Tuz neden önemlidir; nasıl zarar verir; hangi tuzu tüketmeliyiz; Himalaya tuzunun kıymeti nereden gelir gibi sorularınızın yanıtları bu yazıda…
Dünya Sağlık Örgütü’nün son açıkladığı rakamlara göre, Türkiye tuz tüketimi konusunda Avrupa birincisi.
Sağlık Bakanlığı, geçen seneden itibaren tuz tüketiminin azaltılmasına yönelik çalışmalar başlattı. Bunun ilk adımı olarak da ekmeklerdeki tuz oranı 1,5 grama düşürüldü. Ayrıca salçadaki tuz oranı da yüzde dört azaltılıyor. Bu kapsamda; peynir ve zeytindeki tuz oranları da azaltılacak.
NE KADAR TÜKETELİM?
Su ve tuz, vücudun en önemli yaşamsal fonksiyonlarını düzenler. Tuzun en önemli görevi, vücut sıvılarını dengelemesidir; kas ve sinirlerin çalışması için de gereklidir.
Gerekli miktarda su aldığınız durumda bile, tuz eksikliğinden dolayı vücudunuzdaki su miktarı tehlikeli bir şekilde normalin altına inebilir. Bunun nedeni tuzun içeriğindeki sodyumdur. Dolayısıyla tuz ihtiyacımızdan ziyade, sodyum ihtiyacımızdan bahsetmek daha doğru olacaktır. Erişkin bir insanın vücut dengelerini koruyabilmesi için ihtiyacı olan günlük sodyum miktarı 1,5-2,5 gramdır. Bu miktar 4-6 gram sofra tuzuyla karşılanır. Sodyumu birçok besinden de sağlayabildiğimizi düşünürsek tuzdan almamız gereken günlük sodyum ihtiyacımız yaklaşık bir çay kaşığının ucu kadardır.
İHTİYACIMIZ ARTAR MI?
Aşırı sıcaklarda, ateşli hastalıklarda ter ve idrarla; ishal durumunda da dışkıyla su ve tuz kaybedilir. Normalde kişinin tuz gereksinimi azken, bu durumlarda artar.
FAZLASI NEYE ZARAR?
Günlük 4-6 gramın üzerinde tuz tüketimi, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, böbrek hastalıkları, diyabet ve kanser gibi pek çok rahatsızlığa neden olabilir. Ayrıca fazla tuz tüketimi idrardan kalsiyum ve magnezyum atımını artırır; bu da kemiklerde doku kaybına ve osteoporoza yol açar.
TUZ ÇEŞİTLERİ
- Sofra tuzu: Doğal tuzun işlenerek bazı minerallerinden ayrılmış ve sodyum klorür (NaCl) haline getirilmiş formudur.
- Kaya tuzu: Yeraltından katı halde elde edilir… Kaya tuzları, deniz tuzlarının aksine kompozisyonlarına giren maddelerin oran ve çeşitlilikleri bakımından daha zengindir. Sofra tuzuna ek olarak farklı mineraller içerir.
- Deniz-göl tuzu: Denizler, dünyamızın en büyük tuz rezervleridir. Deniz ve tuzlu göl suyunda erimiş olarak bulunan maddeler; sodyum, klor, magnezyum, kalsiyum gibi minerallerdir.
- Himalaya tuzu: Yaklaşık 250 milyon yıl önce, diğer kaya tuzları gibi, bir denizin kuruması sonucu oluşmuştur. Kaya tuzundan ayıran özelliği, yüksek basınç altında kristalleşmesidir. Yüksek basınçla kristalleşen tuzlar yoğunlaşarak oldukça ince bir yapıya dönüşmüştür. Bu yapısından dolayı, hücre içine rahatça girebilmektedir.
HANGİ TUZU TÜKETELİM?
Öncelikle, ülkemizde ‘kaya tuzu üretiminin’ sıhhî koşullarda yapılıp yapılmadığını tam olarak bilemiyoruz. Hijyenik koşullarda üretim yapan firmaların tuzlarını elbette tüketebiliriz. Gözden kaçmaması gereken diğer önemli gerçek de ülkemizdeki ‘iyot’ yetersizliği! Türkiye’de rafine tuzlara iyot eklenme zorunluluğu vardır. Ancak fazla iyot kullanmak troid hormonlarının aşırı çalışmasına neden olur.
Bu nedenle önerim şu: Bir paket iyotsuz, o bitince bir paket iyotlu tuz kullanın; ve bu sıralamayı bozmadan devam edin; böylece her ikisini de kullanmış olursunuz. Troid hastalığı şüpheniz varsa hangi tuzu tüketmeniz gerektiğiyle ilgili uzmanınızdan yardım almalısınız.