Hemen her evde, arka odalardan birinde sessiz sedasız duran o esrarengiz tepeciklerden birini eşelemeye giriştim geçen gün. İETT'nin kayıp eşya bürosu tadında bir maceranın içine sürüklendim tabii böylece. Bir çift takma diş değil belki ama nicedir aradığım ve kayboldu deyip deyip yenisini aldığım ne varsa bulduğum gibi, bir de kargo paketi çıktı piyasaya gecenin bir vakti. Domingo sakinlerinin en az altı ay önce “biz sevdik, umarız sen de seversin' notuyla gönderdiği bir kitap: Michael Foley'in yazdığı ve Algan Sezgintüredi'nin çevirdiği “Saçmalıklar Çağı'... Domingo'da boş yoktur bilirim de (böyle de bir güven oluşturdular kısacık zamanda), içimdeki ses, “bu kitap tam senlik' diyordu bir de. Tam da okuduğum ne varsa sıkılmış ve yeni bir şey lazım ama ne diye bakınır dururken karşıma çıkması da ayrı güzel tabii. Kayıp Eşya Bürosu faaliyetlerimi hızla sonlandırıp kitapla birlikte yatağa yollandım. Ve bir kez daha emin oldum ki, heyecan verici bir kitap kadar güzel az şey var şu fani dünyada.
SAÇMALIKLAR ÇAĞI
Tam da musdarip olduğum yerden açıyor konuyu bu kitap. En küçük köşesi bile tıkış tıkış dolu kütüphanemize rağmen okuyacak bir şey bulamayışımızdan... Kule kule CD, DVD koleksiyonumuza rağmen dinlemeyi/seyretmeyi isteyeceğimiz yeni bir müziğe/filme hasret oluşumuzdan... Yakınlarda gitmeyi istediğimiz iyi bir mekan, ısmarlamak isteyeceğimiz iyi bir yemek, hatta erişebileceğimiz iyi bir sohbetin bile somurtmamıza mani olamayışından... Yani ihtiyaç duyduğumuz (sandığımız) ne varsa, sahip olduklarımız arasında asla varsaymayışımızdan söz ediyor. Ve 'mutluluğun', şu modern zamanda hiç olmadığı kadar 'kovaladıkça kaçan ateş böceği' olduğunu söylüyor.
Oturduğu yerden sallamıyor ancak (ki ennn önemli yanı da bu). En eski yazılardan en yeni psikoljik araştırmalara, Gılgamış Destanı'ndan Oz Büyücüsü'ne, Buda'dan David Foster Wallace'a, Tolstoy'dan Schopenhauer'a, Freud ve Marx'a uzanan geniş bir kaynak yelpazesinden faydalanarak yaptığı incelemeleri koyuyor ortaya. Günümüzün kültürel şartlanmalarının saçma doğasına ışık tutuyor ve modern yaşamı suçlamak yerine anlamaya yöneliyor. Aradığım kan buydu işte. İngilizce'siyle ilgilenenler için kitabın orijinal adı, 'The Age of Absurdity'. Okumaya devam ediyorum, yeri geldikçe paylaşacağım.
Hope Tweet Hope: 'Hazır ayaktayken BirKapSu versenize..' (@KediZihni)