Konu ne olursa olsun aynı şeyi tekrarlıyorlar.
Beraber ve solo "erken seçim" istiyorlar.
Kılıçdaroğlu ve Akşener'den söz
ediyorum.
7 gün 24 saat...
Matine-suare...
Nefes almadan...
Tam kadro...
Kurdukları tek bir cümle yok ki, içinde "seçim" geçmesin.
Yetmiyor.
Kimse tınlamıyor.
"Ne yapalım" diye düşünüyorlar.
Oturdukları yerden "acil durum" ilan etmeye karar veriyorlar.
Apar topar bir araya geliyorlar.
Kılıçdaroğlu, Akşener'e gidiyor.
Konuşuyorlar, tartışıyorlar ve...
Bu kez koro halinde "erken seçim" çağrısı yapıyorlar.
Sonra dağılıp yine aynı tekerlemeye devam...
Erken seçim diye tutturdukları günden bu yana "adayınız kim" sorusuna yanıt veremediler.
Aday bulamadıkları gibi birbirlerine düştüler.
Baktılar "aday kavgası" ittifakı çökertecek seçime "adaysız" girmenin formüllerini aramaya başladılar.
Söylemiştik.
Yine söyleyelim.
Bunlarda tutarlılık "kim kimi tutarsa" anlamına geliyor.
Ötesi yok.
Aday işi nanay olunca...
Kılıçdaroğlu o müthiş zekasını konuşturup "helalleşme" kampanyası başlattı.
Heyecanla izliyoruz.
Muhalefetin "FETÖ ve PKK başta olmak üzere terör örgütleri ile mücadele stratejileri var mı" diye merak eder, sorardık.
Böylelikle merakımızı da gidermiş olduk.
Kılıçdaroğlu tüm terör örgütleri ile helalleşip olayı kapatacak.
Pratik adam!
Kendi aralarında helalleşecekler, sıkıntı bitecek.
Geçenlerde her muhtarlığa bir personel atayıp işsizliği de kökünden çözüvermişti.
Muhalefetimizin seviyesi budur.
"Nereye" diye soruyoruz.
"Oraya" diyorlar.
Peki orası neresi?
Cevap yok.
Sonuçta Dünya yuvarlak, dümdüz yürü başladığın yere dönersin.
Bu kafayla memleket yönetecekler...
Maceraya hasretiz ya!