Necip Mirkelamoğlu besteleri ile tanınır ama CHP tarihine “İnönü’ye en bağlı adam” olarak geçmiştir. Vefat edinceye kadar İnönü’nün yanından bir an olsun bile ayrılmamıştır. Bestelediği “Gül Ağacı” şarkısını Zeki Müren pek güzel söyler. Yeni Asır Gazetesi için kaleme aldığı “İnönü’den Anılar” yazı dizisi mühimdir. O yazı dizisinde Ecevit ve Baykal, İnönü’nün değerlendirmeleri ışığında “Atatürk düşmanlığı” ile suçlanmıştır. Okuyalım:
“Ecevit, Atatürk’ü Marksist ideolojinin terminolojisi ile analiz ederek, şu sonuçları çıkarıyordu: “Atatürk döneminde geniş halk kitlelerinin yararına köklü değişiklikler gerçekleştirilememiştir. Atatürk ekonomik milliyetçi değildir. Atatürk’ün devrimciliği biçimsel, halkçılığı tepeden bakan bir halk patronluğudur. Gerçek devrim, üretim ilişkilerini yeniden düzenleyen ve ekonomik güce el değiştirten bir alt yapı devrimidir. Atatürk bunu yapamamıştır.”
Hayata “İnönü gözlükleri” ile bakan Mirkelamoğlu’nun tespitlerine devam edelim: “Ecevit bu minval üzerine konuşurken o zamanki en yakın arkadaşı ve başında bulunduğu hizbin ideoloğu Deniz Baykal da Türk solunun her türlüsünün ve tabii sosyal demokrasisinin de Marksizm’e dayanmakta olduğunu ifade ediyordu. Bu türdeki sol edebiyat parti içine sokaktaki aşırı solu celp ve cezbetmiş bulunmaktaydı.”
Peki Ecevit ve Baykal’ın Marksizm ideolojisini Atatürk-çülüğe tercih etmeleri CHP’yi nasıl etkiliyordu, İnönü bu duruma ne diyordu? Mirkelemoğlu’nun yazı dizisinden okuyalım: “ Ve İnönü Atatürk ile beraber kurduğu partinin bu hallere düşmesinden son derece rahatsızdı. Bu rahatsızlığını merhum Abdi İpekçi ile bir konuşmasında şu şikayet sözleriyle anlatıyordu: “...Türlü baskılar altında kongreler yapılıyor... Dev-Genç militanlarını partiye alıyorlar. İstedikleri gibi ve maksatları için kullanıyorlar. Ne çeşit baskılar yapılıyor aklın alacağı şeyler değil. Dev-Genç teşkilatı lağvolundu, harıl harıl partiye kaydetmeye çalışıyorlar.”
Manzaraya bakın. İnönü’ye göre Ecevit ve Baykal CHP’yi aşırı sol örgütlerin işgaline açan Atatürk düşmanı Marksist tipler. Peki gerçek ne? CHP’deki iktidar savaşının acımasızlığı... Sadece İnönü-Ecevit çatışması mı? Ecevit-Baykal çekişmesi de meydan muharebesi kıvamında değil miydi? CHP plağını yine başa sarıyoruz. Zira Muharrem İnce’yi Ecevit’e benzetiyorlar. Bu durumda Kılıçdaroğlu’nun payına da İnönü’ye benzemek kalıyor. CHP yönetimi olağanüstü toplanıyor. Kimi neye benzeteceklerine karar verecekler. Sağlam kulis haberlerine göre Kılıçdaroğlu ve İnce görüşme sırasında “içeriği şimdilik açıklamayalım” diye sözleşmişler. Ama İnce çıkıp konuşmayı tercih etmiş. CHP Genel Merkezi “İnce’nin yaptığı düpedüz terbiyesizlik “ görüşündeymiş. Kılıçdaroğlu ise delege aritmetiğine güvendiği için rahatmış, “bırakın Muharrem İnce biriktirdiği gazı çıkarsın hiçbir şey yapamaz” diyormuş. CHP parti içi iktidar kavgası hastalığından kurtulamıyor. Kurtulamaz da... Atatürk son zamanlarında İnönü’yü azledip yerine Bayar’ı başbakan atamıştı. Ama CHP, Atatürk vefat edince Bayar’ı değil İnönü’yü lider yaptı. O gün bugündür CHP pusulasını kaybetmiş gemi gibi her tarafa savruluyor. Solun ortası mı ortanın solu mu? İnançlara saygılı laiklik mi militan demokrasi mi? Eski CHP mi yeni CHP mi? Mustafa Kemal’in askerleri miyiz, yoldaşları mı? Bunun içinden çıkılmaz. 16 Ekim 1981’de CHP ve Adalet Partisi’nin de aralarında bulunduğu 17 parti kapatılmıştı. 1992’de bu partilerin yeniden açılmasına imkan veren kanun çıktığında Demirel, Adalet Partisi’ni feshedip DYP markası ile yoluna devam etmişti. CHP ise vicdanlardaki olumsuz imajını geçmişte bırakıp geleceğe yepyeni bir kimlikle yürümek varken parti içi savaş gibi kronik hastalıklarını da bugüne taşımayı seçti. CHP bir vakfa dönüşüp bu cenahta yeni bir parti kurulmadıkça aynı şarkıyı dinlemeye devam eder dururuz. Partilerini “İnce kıyım” doğrayıp cacık yapma hevesindeki CHP’liler zurna değiştirmenin çare olmadığını yepyeni bir şarkıyı söyleme vaktinin geldiğini anlayabilirler mi dersiniz?