Avrupa Birliği’nin “bugün git yarın gel” tavrına daha ne kadar tahammül edeceğiz?
Soru bu...
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan referanduma işaret etti. Yani cevabı millet verecek.
Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinin faydasını görmüyoruz.
Suriyeli mülteciler meselesinde Türkiye fedakarlık üstüne fedakarlık yapıyor.
Avrupa ülkeleri bu fedakarlık sayesinde rahat ediyor. Ama iş külfeti paylaşmaya gelince hiçbiri ortalıkta yok.
Terörle mücadele meselesinde de Avrupa’nın desteğini göremiyoruz.
Desteği geçtik köstek olmasalar bari.
Türkiye’ye kast etmiş ne kadar hain, terörist varsa hepsi Avrupa’da fink atıyor.
Faydasını göremediğimiz ortaklığın ıstırabını çekmek durumunda mıyız?
Avrupa Birliği’nden net cevap bekliyoruz.
Net cevap “Türkiye Avrupa Biriliği’ne tam üyedir” kararının bir an önce ilan edilmesidir. Gerisi boş laf...
Türkiye’nin boş laflarla kaybedecek vakti yok. Türkiye AB uğruna 1960’lı yıllardan bu yana adeta sabır sınavı veriyor.
Milletin çoğunluğu “idam cezasından” yana olduğu halde AB hukukuna sığmıyor diye vazgeçtik. Teröre açıkça destek verenlere “düşünce özgürlüğü” adı altında dişlerimizi sıkarak tahammül gösteriyoruz.
Tam üyeliğin sağlayacağı “ekonomik fayda” elbette küçümsenemez. Millet olarak az buçuk hesap kitap biliyoruz da katlanıyoruz.
Ama bir yere kadar.
Çünkü uzlaşma denilen şey iki taraflıdır. Bir taraf gerekeni yapıyor diğer taraf kulağının üstüne yatıyorsa o ilişkide uzlaşmadan değil yozlaşmadan söz edebiliriz.
Avrupa Birliği keser gibi hep kendi tarafına yontmaya devam edecekse bunu çıkıp açıkça ilan etmeli.
Etsin biz de önümüze bakalım.
Millet kararını verir, siyaset kurumu da milletten aldığı talimatın gereğini yerine getirir.
Referandum paketinde AB sürecinin akıbeti oylanırken artık “kangren haline geldiği için kesilip atılması gereken meseleleri” tartışmaya açmak pekala mümkün olabilir. Yalnız, Mart 2019’da yerel seçimlerin yapılacak olması referandumu ötelemek için gerekçe teşkil eder mi?
Buna teknik çerçevede bakmak lazım.
Etmiyorsa referandumu bir an önce yapıp istikamet belirlemekte fayda var.
Belkiler, keşkeler ve acabalar ile zihinlerimizi oyalamaktan yorulmadık mı?
Ayrıca kritik meselelerde milletin kararına başvurmanın en sağlıklı yolu olan referandumlara alışsak fena mı olur?
Demokrasi diyoruz ya...