Güzellik algısı deyip geçmeyin, tarihten bu yana sürekli değişim yaşayan bu algı, günümüzde çığır açmış durumda. ‘Toplum benim için ne diyor’ un peşinde koşmak hem maddi hem manevi açıdan tüketen bir çılgınlık oldu.
Kişi aynada kendini beğense de toplumun yargılaması ile psikolojik baskı yaşayan onca insan estetik operasyonu hevesiyle soluğu güzellik merkezlerinde ya da hastanelerde alıyor. Takıntının başlamasıyla psikolojik sorunlara yol açan bu durumun önünü kesmek ise neredeyse imkânsız.
Fitreler ve sosyal medya kullanım çokluğu kişileri oldukları halinden memnuniyetsiz yapıp, yeni algı olan ‘güzellik algısı’ kölesi yapıyor. Özellikle genç kızların kilo vermek için tercih ettikleri sağlıksız beslenme ile geldikleri sonuç, işin içinden çıkılmaz bir sorunun kapısını aralıyor. Bu noktada kimlerin idol alındığı oldukça önem arz eder. Geçmiş yıllarda karşımıza çıkan beyaz ten, ince bel, kabarık saçlar ve yapılan spor ile vücudun son hâli yerini yüz operasyonlarına çoktan bıraktı bile.
KENDİ OLAN KAÇ KİŞİ?
Teknoloji sayesinde kim nerede ne yapıyor durumu oldukça hızlı yayılmakta. Seni sen yapan hiçbir özelliğini bırakmazsan; önce derinini incelemek, ardından da aynada kendinle yüzleşmek! Tabi ki estetik operasyon gerekli ise yapılmalı, eğer kişi istiyorsa ufak dokunuşlarda, ama mutlaka yaptırılan bölgenin gerçekten ihtiyaç mı yoksa asıl ihtiyaçtan kaçmak mı olduğunun bilincine de varılmalıdır. Benimsenmeyen her kimlik başkasını taklit etmeye mahkûmdur.
Bu konudaki sohbetimiz ile alanında uzman Mustafa Kemal Ataönder’ in yorumu ise şöyle;
• Güzel olmak tarihin her döneminde aslında iyi olmakla özleştirilmiş. Çirkinlik ise kötülükle. Bu sebeple insanlar çevrelerinden kabul görmek, daha iyi olduğu algısını yaratmak adına her daim daha güzel olmak çabasına girmişler.
• Eldeki imkanlar dahilinde en basit anlamda kilden- külden yapılan maskelerden başlayarak en abartılı haliyle komplike estetik ameliyatlara kadar temelde ihtiyaç hep daha iyi görünmek.
• Bana göre kişinin kendini iyi hissetmek; daha dinç, daha genç görünmek adına kendi isteği ve zevki ile estetik müdahaleler yaptırmak istemesinde hiçbir sakınca yok. Sakıncalı durum kişilerin bu tarz müdahaleleri kendi şahsi tercihleri değil de etraflarından (eşleri- arkadaşları- sosyal çevreleri) kabul görme amacıyla yapmaya başladıkları noktada ortaya çıkıyor.
• Aksi takdirde bu tarz estetik müdahaleler kişilerin özgüvenlerinde de olumlu etki yaptığından kesinlikle benim de dozunda yapılmak ve doğallığın bozulmaması kaydıyla taraftar olduğum uygulamalardır.
• Yıpranmış bir cildin daha genç ve sağlıklı görünmesi için yapılan mezoterapi benzeri uygulamalar; aşırı mimik kırışıklıklarını veya agresif ve yorgun yüz ifadesini azaltmak için yapılan botoks uygulamaları; bölgesel yağ fazlalıklarını azaltmak için yapılan lipoliz uygulamaları; yüzdeki hacim kayıplarını düzeltmek için yapılan dolgu uygulamaları bence doğallığı bozmadan kişinin daha güzel ve iyi görünmesini sağlayabilecek işlemlerden sadece bir kaçı.
• Bu sebeple estetik uygulamalarda kişilerin önce kendi gerçek ihtiyaçlarını bilmeleri ve işlemleri doğallıktan uzaklaşmadan yapmak benim için en önemli önceliklerdir.