Türkiye yeni yönetim sistemine geçerken, iç bütünleşme ve kurumsallaşma esasına dayalı balıkçı ağı modelinin içerdiklerini ortaya koymaya devam edelim.
Her şeyden önce bir kez daha ifade etmek gerekir ki, balıkçı ağı modeli; köklü, güçlü bağlarla ülke içi tüm yapıların ülke ve millet adına ortak çıkarda buluşabilme becerisinin atmosferidir.
Balıkçı ağı modelini yaşayamayan, bu modelin uygulamasını başaramamış ülkelerin iç bünyeleri “ağaç dalları “ gibi kalmaya mahkumdur. Buna göre esasen iki tip devlet modelinden söz edilebilir. Bunlar; ‘balıkçı ağı’ ve ‘ağaç dalları’ modelleridir. Devlet bir anlamda ülkenin organizasyon yapısıysa, bu yapının nasıl teşekkül ettiği, işleyişinin nasıl olduğu, hangi esas ve niteliklere göre konumlandığı önem kazanır. Bu hususlar, söz konusu iki modelin birbirinden ayrılan yönlerini ortaya koyar.
Balıkçı ağı modelinin aksine ağaç dalları modelinde; ülkenin ekonomik, siyasi, güvenlik, kültürel, dini, eğitim ,sivil, asker, resmi, özel, dernek, sendika, vakıf gibi hemen her alanda, her ölçekte, her nitelikte kurumları, iç bütünleşme becerisinden, sorunsuz ahenk ve işbirliği atmosferinden uzak, birbirleri arasında ortak çıkara hizmet edecek düzeyde tatlı bir rekabet yerine, çekişme ve çatışma iklimine dayalı unsurlar durumundadır.
Böylece her unsur kendi sınırlarını belirler ve onun için o sınırlar esastır ve bu sınırlar içinde kendini güvenli ve kudretli kılmaya çalışır. Bunu yaparken bir başka unsurun ya köreltilmesine ya da ortadan kaldırılmasına bel bağlanır. Fitne fesat eksik olmaz. Böylece kutuplaşma ve ayrışma kaçınılmaz hale gelir. Bu durum yıpratıcı çekişmeyi ve bir süre sonra da çatışma atmosferini besler.
Bireysel çıkarlar, her şeyin üstünde görülmeye başlanır. Bireysel çıkarlar, yeni kudret alanları üretir ve siyaseti bu kudret alanlarına erişimde araç hâline getirir. Bu durumda toplumsal yarılmalar yaygınlaşır, değerler ayrıştırılır, gelecekten kopuk günü yaşayan ve tesadüflere bağımlı kılınan bir toplum görüntüsü kaçınılmazlaşır. Ülke ve toplum bağışıklığı zedelenir, çözülmeler kolaylaşır. Birlikte yaşamanın asgari müşterekleri yıpranır ve nihayetinde ortak zeminin çöküşü hızlanır.
Ağaç dalları modelinde uzun dal, başarılı örnekleri temsil ederken, kısa dal başarısız örnekleri simgeler. Başarısız örneklerin genellikle iki refleksi gelişir. Birincisi başarılı örneğin ya başarısını kabullenerek, onun gölgesinde nasiplenmeyi tercih eder ya da başarılı örneğin başarısını asla kabullenmeyip, onu aşağıya çekebilmenin çabasını yeğler. Bu durumda bu ülkede fitne, fesat eksik olmaz, kurumlar arası çekişmesiz ortam oluşmaz.
Bu arada başarılı örneklerinde emniyeti alınamaz, dış hamlelere karşı korunaklı kılınamaz. Balıkçı ağı modelindeki gibi yeterince güçlü iç bütünleşme olamadığı için ağaç dalları misali her kurum, yapı, değer ucu açık, dış saldırılara, hamlelere, yönelişlere karşı korumasız kalırlar. Böyle bir durumda da ağaç dalları modelinde olanlar, iç bütünleşmesini sağlamış, tüm unsurlarını ve kurumlarını adeta balıkçı ağı gibi birbirine eklemlemiş ülkelerin bir de kötü niyetliyse av sahasına, proje alanına dönüşür, hamlelerine açık hale gelir.
O zamanda özellikle ağaç dallarının başarılı olanları, yani uzun dallar boyunlarına kement geçirilmesinden kurtulamaz, devşirilme tuzağından sıyrılamaz.
Uluslararası ortamda; iç bütünleşmesini tunç kılamamış, yeterince kurumsallaşamamış , ağaç dalları gibi kalmış ülkelerin ne rekabetinden, ne güç mücadelesinden galip çıkması mümkündür. Esasen avcısı çok bir av sahası olan uluslararası ortamda av olmaya mahkumdur.
Bu gerçeklik çerçevesinde Türkiye, geçmişindeki sıkıntıları aşarak, devlet-millet bütünleşmesiyle güçlü bir yönetim modeline geçiş yapıyor. Türkiye balıkçı ağı bütünleşmesinde mesafe almaya, geleceğine sahip çıkarak, kurumsallaşma ihtiyacını eksiksiz ve güçlü bir şekilde yerleşik kılmak istiyor.
Bugün geleceğine sahip çıkabilen bir ülke olarak; insanını umutla buluşturan, güven veren ve güven duyan ve ona şartsız sahip çıkan, geleceğini başkalarına ve tesadüflere bırakmayarak uzun soluklu stratejik hedef belirleyen, inanç, direnç ve kararlılığını her şartta yitirmeyen, ecdadından aldığı öz güveni yeni nesillerle buluşturan, üretmeyi esas alan, ürettiklerini paylaşan ve hep ileriye ve iyiye yönelebilen ve “balıkçı ağı” modelini yaşayan ve yaşatan bir ülke olmak istiyor...
Gazamız mübarek olsun...