Sana sığınırız Ya Rabb “şiddetin her türlüsünden, insanın şer türlüsünden” diyerek bu haftaki yazıma başlamak istiyorum sevgili okurlarım.
İnsanı yaşatmayı devleti yaşatmanın bir vesilesi olarak gören medeniyetimizden nasiplenememiş karanlık ve habis zihinler ne yazık ki her gün kanımızı donduran bir vahşete kanlı isimlerini kazımaktadırlar. Rahmetli Neşet Ertaş Ustanın ifadesiyle “Kadın insandır, biz insanoğlu” diyen bir kültürün orta yerinde katledilen İstanbul Aydın Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Aylin Sözer ve onun şahsında katledilen tüm masum ve mağdurlar için ağlıyor bugün kalemim.
Nasıl başlasam, hislerimi nasıl ifade etsem bilemiyorum ama kesin ve keskin bir şekilde “yeter artık” diyerek, çözümler geliştirmemiz gerektiğinin de farkındayım. Canlar gidiyor gözlerimizin önünde ve “dur” diyemediğimiz her an bir yeni kayıpla yüzleşiyoruz. Hiçbir çözüm gidenleri geri getirmeyecek, ama yeni kayıpların engellenmesi adına azami ehemmiyet taşıyacaktır. Düşen yaprakların hatırasına, geride kalan dallar için yağmur olmalıyız.
Şiddet maalesef öğrenilmiş bir davranıştır. Çocukluk çağında ister doğrudan doğruya, ister seyirci olarak şiddete maruz kalan yavrularımız ileride saldırgan, anti-sosyal, madde bağımlısı olabiliyor ve kolaylıkla suça sürüklenebiliyor. Bilimsel kanıtlar erken çocukluktaki şiddetle ilişkili toksik stresin beyin gelişimini kalıcı olarak bozabileceğini ve sinir sisteminin diğer bölümlerine zarar verebileceğini de göstermektedir.
Bilinçli bir yaşam kalitesini imkansızlaştıran alışkanlıklar da var elbette! Alkol tüketimi ve madde bağımlılıkları; tüm insani ve akli melekeleri rafa kaldırıp vahşi duyguların devreye sokulması anlamına geliyor. “PLOS One” dergisinde yayımlanan araştırmada alkol veya madde bağımlılığı olan erkeklerin, olmayanlara göre eşlerine 6 veya 7 kat daha fazla şiddet uyguladığı bildirilmiştir.
Yazılı ve görsel medyada şiddet haberlerinin magazinsel bir dille yayınlanması, romantik bir biçimde sunulması veya ‘aşk cinayeti’, ‘kıskanç koca dehşeti’, ‘namus cinayeti’ şeklinde adeta suçu hafifletici bir sebep gibi gerekçelendirilmesi, dizi ve filmlerde şiddetin gözümüze gözümüze sokulması, cezai yaptırımların yetersizliği şiddete meyilli bir nesil yetişmesine zemin hazırlamaktadır.
Hiçbir insan zulmü hak etmiyor. Hiçbir şiddet meşru görülemez. Sebepler, cinayetle ve insan hayatına kastetmeyle sonuçlanamaz. Biz bugün olanları görmezsek, yarın da başkalarının görünmez vakalara dönüştüğünü işitebiliriz. Komşusu açken tok yatmaması gereken bu medeniyetin varislerine, yanı başında canlara kıyılırken hiçbir şey olmamış gibi yaşamak yakışmaz/yakıştırılamaz.
Öncelikle sosyal ve hukuk devletinin tüm aktörleri; sosyal çalışmacılar, sosyologlar, hukukçular, psikologlar ve tüm pragmatik alanlar bir araya gelerek eklektik ve holistik bir bakış açısı ile şiddetin nedenleri ve çözüm önerileri masaya yatırılmalı, alınan kararlar hızla uygulamaya sokulmalıdır. Eğitim yolu ile okul öncesi çağlardan lisans seviyelerine kadar, şiddetin ve sosyal tüm marazların karşısında duracak nesiller yetiştirilmelidir. Meşrulaştırılmaya, haklılık atfedilmeye çalışılan şiddetin tüm türleri, talihsiz ve maksatlı cümlelerin kalkanları altından çıkarılıp tek başına ve savunmasız bırakılmalıdır. Değişim bir kişi ile başlar diyerek, her birey için mukaddes ve muazzez bir mücadeleye girilmelidir. Efendimizin (S.A.V.)’in ifade buyurduğu üzere “kötülüğü engellemek kötülüğü yapacak olana da iyiliktir”.
Her türlü şiddet ve vahşet karşısında caydırıcı yaptırımlar devlet eli ile, farkındalık ve şuurlu bir anlayışla ise toplumumuz eli ile uygulanmak suretiyle bu tablo değiştirilmelidir. Basın da iyi filtre edilmelidir. Hele hele sosyal medya bu tür haberlerin kolayca paylaşıldığı bir zemin olmaktan mutlaka çıkarılmalıdır. Zulüm de epidemik bir eylemdir. O yüzden hatırlatıcı ve zihni tahrip eden tüm haberler, diziler, filmler uzmanlarca filtre edilerek toplum travmasına ve dolayısıyla zulüme sebep olmayacak şekilde dizayn edilmelidir.
Bilvesile, yenilenmeliyiz. Şiddetin alt yapısı olan hayat aşamalarını yeniden gözden geçirmeliyiz. Çocuklarımıza daha fazla eğilmeliyiz. Bu meyanda alkol sigara ve uyuşturucu maddeler ile, ayrıca bütün bu kötü alışkanlıklara giriş kapısı olan tütünle mücadeleyi hep birlikte vermeliyiz. …Ve eğitim! Bilimden ve bilimsel bilgiden hareketle büyük medeniyetimizin bereketli unsurlarıyla yeniden yola çıkmalıyız. Mutlu ve müreffeh yarınlar için sadece bugünümüzü değil, yarınlarımız için dünümüzü de tadil ve tekamüle başlamalıyız. Hem de hiç vakit kaybetmeksizin.
Gelin, hep birlikte ve tek yürek olarak şiddetin ve zulmün her türlüsüne karşı yeni bir misak-ı milli, yeni bir seferberlik ilan edelim. Ve sınırlarımızdan içeriye tek bir insanlk düşmanı, hayat düşmanı veya şiddet timsalini sokmayalım.
Bizler, yaşatan ve hayata dair tüm varlığı kucaklayan sorumluluk sahibi bireyler olursak, öldürmeye kastetmiş olan tüm zavallı ruhlar eriyip kaybolmaya mahkûm olacaktır.